“Yapma veya verme edimi gereği gibi kendisine önerilen alacaklı, haklı bir sebep olmaksızın onu kabulden veya borçlunun borcunun borcunu ifa edebilmesi için kendisi tarafından yapılması gereken hazırlık fiillerini yapmaktan kaçınırsa temerrüde düşmüş olur. Alacaklı müteselsil borçlulardan birine karşı temerrüde düşerse, diğerlerine karşı da temerrüde düşmüş olur.” TBK m. 106
Alacaklı temerrüdünün iki temel şartı bulunur: Alacaklının kaçınması, kaçınmanın haklı bir sebebe dayanmaması.
1.
Alacaklını Kaçınması
a. İfayı Kabulden Kaçınma
Borcun miktar, vasıf, yer ve zaman bakımından borca uygun olarak arz edilmesi gerekir. Zaman bakımından uygunlukta borcun vadesi değil, ifa edilebilir olma zamanı önemlidir.
Usulüne uygun arz borçlu
tarafından yapılabileceği gibi, üçüncü şahıs tarafından ifa edilebilecek
borçlarda, üçüncü şahıs tarafından da yapılabilir. Alacaklı böylece üçüncü
şahıs tarafından arz edilen ifayı reddetmekle borçluya karşı alacaklı
temerrüdüne düşer. Yine uygun arz, alacaklının temsilcisine de yapılmış
olabilir, temsilcinin reddi, alacaklıyı temerrüde düşürür.
Borçlu
kendisine düşen her şeyi yapmış, ifanın gerçekleşmesi sadece alacaklının
davranışına kalmış olmalıdır.
Bununla birlikte, sözleşme ile bağlı olmadığını
iddia eden alacaklıya karşı sadece sözlü teklif yeterlidir.
b. İfanın Gerçekleşmesi İçin
Gerekenleri Yapmaktan Kaçınma
İfanın
gerçekleşmesi için, alacaklının sadede kabulü değil, ifa hazırlıklarına da
katılması gerekip de alacaklı bu şeyleri yapmaktan kaçınırsa, bu takdirde de temerrüde düşer.
Alacaklının yapması gereken şeyler için belli bir zaman tespit edilmiş
ise, o zamanın geçmesi ile alacaklı temerrüde düşer. Aynı esas, alacaklının bir
malı teslim almak üzere belirli bir tarihte bir yere gelmesi gerekirken
alacaklının söz konusu tarihte malı teslim almaya gelmediği hallerde de
uygulanır. Fakat alacaklı, borçlunun o tarihte esasen borcu ifa edecek durumda
bulunmadığını ispat ederek, temerrütten kurtulabilir.
Ancak alacaklının
yapması gereken şey için belli bir tarih tayin edilmiş değilse, borçlu, ifa
hazırlığına katılmasını alacaklıya teklif ettikten sonra, alacaklı uygun bir
zaman içinde buna uymazsa, temerrüde düşer.
2. Kaçınmanın Haklı Sebebe
Dayanmaması
Burada
önemli olan, usulüne uygun olarak arz edilen bir ifayı alacaklının kabul
etmemekte haklı olabileceği hallerdir.
Örneğin malın tesliminde alacaklı (B) malı muhafaza edeceği depo henüz hazır değil ve (A) malı ifa zamanından önce arz etmek isterse (B) burada haklı sebep dayanarak malı kabul etmeyebilir ve temerrüde düşmez.
Alacaklı
Temerrüdünün Sonuçları
Alacaklı temerrüdü alacağın sona ermesini gerektirmez . İstisnai hüküm olarak alacaklının kefilin ifa teklifini kabul etmediği durumda kefilin kefaletten kurtulacağı belirtilmektedir.
1.
Alacaklı İçin Meydana Gelebilecek Zararlı Sonuçlar
a)-Alacaklının temerrüde düşmesi yüzünden, borçlu, borç konusu şeyi muhafazaya
devam mecburiyetinde kalınca, bu şey bir zarara uğrarsa, borçlunun sorumluluğu
azalır.
b)-
Borç konusu şeyi, alacaklının temerrüdünden sonra muhafaza zorunda kalan borçlunun
muhafaza için yaptığı masrafları, alacaklı, vekâletsiz iş görme hükümlerince ödeme yükümlülüğü altına girer.
c.
Karşılıklı borçlar içeren bir sözleşmede, alacaklının kendi ediminin,
alacağının ifası üzerine muaccel olacağı hallerde, bu alacaklının temerrüde
düşmesinin onun borcunun muaccel olmasını sağlayacağı belirtilir. Bu sonuç
ancak borçlunun, alacaklının temerrüdü halinde borçlu olduğu şeyi veya satış
bedelini tevdi ederek borçtan kurtulması üzerine meydana gelebilir.
2.
Borçtan Kurtulması İçin Borçluya Tanınan İmkânlar
a. Tevdi
Alacaklının
temerrüde düşmesi durumunda borçlu, hasar ve giderleri alacaklıya ait olmak
üzere teslim edeceği şeyi tevdi ederek borcundan kurtulabilir. Verme borçlarında söz konusu olmaktadır (para,kıymetli evrak gibi)
Tevdi yerini ifa yerindeki
hâkim belirler, bununla birlikte ticari mallar hâkim kararı olmadan da bir
ardiyeye tevdi edilebilir. Hâkim, borçlunun tevdi hakkı bulunup bulunmadığını
incelemez, sadece tevdi yerini tayin eder.
Tevdi ile borçlu borcundan
kurtulur. Borç sona erer ve kefalet, rehin gibi fer’i haklar da düşer. Bununla
beraber, şayet mülkiyet geçecekse alacaklı tevdi edilen şeyi teslim alıncaya
veya malı kabul ettiğini beyan edinceye kadar, malın mülkiyeti borçluda kalır.
Alacaklı
tevdi edilen şeyi kabul ettiğini beyan etmiş veya tevdi bir rehinin sona
ermesin sebep olmadıkça, borçlu tevdiden dönebilir. Burada önemli
olan, malın fiilen geri alınması değil, borçlunun tevdiden döndüğünü, saklayana
beyan etmesidir.
b.Satış
Bedelini Tevdi
Sözleşmenin
konusu olan şeyin niteliği veya işin türü tevdie elverişli değilse veya malın
muhafazası, bakımı büyük masrafı gerektiriyorsa, borçlu önce alacaklıya bir
ihtarda bulunduktan sonra, hâkimin izni ile malı sattırıp, satış bedelini tevdi
ederek borcundan kurtulabilir. Yapılacak ihtar ile satış yapılacağı hususunda alacaklının
dikkatinin çekilmesi amaçlanır, alacaklıya ihtar verilmesi hâkime başvurmadan
önce yapılacaktır.
Borçlu
bu durumda malın satılması ile değil, satış bedelinin tevdii üzerine borcundan
kurtulur. Borçlunun, hâkimden izin almadan malı satıp bedelini tevdi etmesi onu
borcundan kurtarmaz. Hâkim bu noktada, alacaklının temerrüde düşme durumunu,
satışın gerekliliğini ve alacaklıya ihtarın yapılıp yapılmadığını
inceleyecektir. Ancak alacaklının dinlenmesi şart değildir.
Satış prensip olarak açık artırmada yapılır.Fakat
satılacak şey, borsada kayıtlı olan veya piyasa fiyatı bulunan bir mal ise
yahut açık arttırmanın masrafı ve sair masraflara oranla değeri az ise açık
arttırmaya gerek yoktur. Hatta hâkim böyle hallerde alacaklıya ihtar
yapılmasını aramaksızın da satışa izin verebilir.
Satış
bedelini tevdi eden borçlu, tevdiden dönebilir. Bu takdirde borcu satıştan elde
edilen para edimi olarak mevcut olur.Alacaklının
üçüncü kişinin arz ettiği ifayı kabule mecbur olduğu durumlarda alacaklının
temerrüde düşmesi halinde, üçüncü kişinin de satışı isteme yetkisi bulunduğu
doktrinde kabul görmektedir.
c. Sözleşmeden Dönme
Borcun
konusu bir şeyin teslimi gerektirmiyorsa, alacaklının temerrüdü halinde borçlu,
borçlunun temerrüdüne ilişkin hükümlere göre sözleşmeden dönebilir.
Borçlu temerrüdüne ilişkin
hükümler uyarınca, sözleşmeden dönme için, borçlu, alacaklıya ifayı kabul
etmesi için ek süre (mehil) verecek, ek süre sonunda borçlu sözleşmeden dönebilecektir. TBK m. 124 durumlarında ek süreye gerek yoktur.
Üçüncü kişinin ifa teklifini
haksız olarak reddeden alacaklıya karşı üçüncü kişi, borçludan yetki almadıkça
sözleşmeden dönemez. Çünkü sözleşmeden dönme taraf olmaya bağlıdır.
Sürekli
borç ilişkilerinde sözleşmeden dönme, fesih anlamındadır.
Alacaklı Yüzünden İfanın
İmkânsızlaşması
Borçlar
kanunumuzda bu hususta hüküm yoktur.
Hay Allah razı olsun
YanıtlaSilTesekkurlerr
YanıtlaSil