23 Aralık 2014 Salı

BORÇLARIN SONA ERMESİ


                                BORÇLARIN SONA ERMESİ

 

Borcu Sona Erdiren Sebepler
Borçlar kanunu, borcu sona erdiren sebepler olarak üçüncü bölümün birinci ayrımında; ibra, yenileme, birleşme, ifa imkânsızlığı, aşırı ifa güçlüğü ve takası düzenlemiştir.
 
Borçlar kanununa göre, bağışlama sözü verenin borcunu ödeme güçsüzlüğü belirlenir veya iflasına karar verilirse, ifa yükümlülüğü kalkar. Halbuki genel olarak borçlarda borçlunun ifa güçsüzlüğü borcu sona erdirmez.
 
Borcun Sona Ermesinin Etkisi

Borcun sona ermesi, alacağa bağlı hakların da sona ermesine yol açar. Asıl borç ifa ya da diğer bir sebeple sona erdiği takdirde, rehin, kefalet, faiz ve ceza koşulu gibi buna bağlı hak ve borçlar da sona ermiş olur.
Asıl borç sona erdikten sonra artık yeni faiz işlemeyeceği gibi, prensip olarak işlemiş faizleri talep hakkı da sona erer. Fakat alacaklı faiz alacağını saklı tuttuğunu beyan etmiş ise veya durum ve koşullardan faiz alacağının sona ermeyeceği anlaşılıyorsa yahut sözleşmede asıl borç sona erse de faiz alacağının etkilenmeyeceği kararlaştırılmışsa, asıl borcun sona ermesi işlemiş faiz alacağının sona ermesini gerektirmez.

* İBRA
İbra borçluyu ifa etmeden borçtan kurtarmak hususunda alacaklı ile borçlunun anlaşmasıdır. Başka bir ifade ile ibra, alacaklının borçlu ile yaptığı bir akitle alacağından vazgeçerek borçluyu borçtan kurtarmasıdır.

İbra Anlaşmasının Şekli
Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın alacağı ortadan kaldırmak veya azaltmak için yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir. İbra anlaşması şekle bağlı değildir. İspat problemleri karşı ibranın yazılı yapılması ve özellikle alacaklının ibraya yönelik beyanın imzasını içeren bir belgeye bağlanması önerilir.
 
Bazen ibra, bunu gizlemek için alacağı tahsil etmeksizin makbuz verilmesi tarzında yapılır. Muvazaalı olması sebebiyle makbuz olarak hükümsüz olan vesika, ibra olarak geçerli olabilir.
 
İbra ve Alacak Hakkını Kullanmama Taahhüdü Farkı
 
Alacaklı ile borçlu borcun ortadan kaldırılması için değil de sadece alacaklının borçludan ifa istemeyeceği hususunda anlaşmışlarsa, ortada ibra değil alacak hakkını kullanmama taahhüdü vardır. Bir tasarruf işlemi olan ibra ile karıştırılmaması gereken ve sadece bir tarafa olumsuz edim yükleyen bu durumda, ibradan farklı olarak söz konusu anlaşmayı hâkim kendiliğinden göz önüne alamaz.
 
İbranın Hukuki Niteliği
 
İbra bir anlaşma olması bakımından, ayni haklarda ve yenilik haklarda söz konusu olan tek taraflı feragatten farklıdır. Alacak hakkından alacaklı tek taraflı olarak feragat edemez. Borçlu ibrayı kabul etmedikçe borç devam eder. İbra için, alacaklını fiil ehliyetine sahip olması yetmez, tasarruf yetkisi de aranır.
 İbra, mevcut bir borcu tamamen veya kısmen sona erdirmesi itibariyle, bir kimsenin alacağı bulunmadığını kabullenmesinden veya bir kimsenin alacağını talep etmeme taahhüdünde bulunmasından ayrılır.
 
İbranın Sınırlandığı Haller
Bazı durumlarda özel kanun hükümleri ibra imkânını sınırlamıştır: İntifa ile yükümlü alacağın ancak intifa hakkı sahibinin rızasıyla ibra edilebilmesi, üzerinde rehin hakkı bulunan alacağın ancak rehin hakkı sahibinin rızasıyla ibra edilebilmesi gibi.
 

İbranın Hükmü
İbra borcu sona erdirir. Borcun ne miktarda ibra edildiği bir yorum meselesidir. Aksi anlaşılmadıkça ibra borcun tamamı için yapılmıştır. Bununla birlikte, alacaklı işlemiş faizleri saklı tutmuş olmadıkça veya bu, durum ve koşullardan anlaşılmadıkça, esas borç ibra ile sona erince, faiz borcu da sona erer.
 
** Yenileme (Tecdid)
Yenileme yeni bir borç meydana getirerek önceki bir borcun sona erdirilmesidir. Kanuna göre, yeni bir borçla mevcut bir borcun sona erdirilmesi, ancak tarafların bu yöndeki açık iradesi ile olur.
Yenileme yeni bir borç meydana getirerek önceki bir borcun sona erdirilmesidir. Kanuna göre, yeni bir borçla mevcut bir borcun sona erdirilmesi, ancak tarafların bu yöndeki açık iradesi ile olur.
Borcu sona erdiren yenileme, ya borcun konusunun, ya tabi olduğu hükümlerin, ya borcun sebebinin veya tarafların değiştirilmesi tarzında olabilir.
Borcun konusunun değiştirilmesi, örneğin bir şey verme borcu yerine para verme borcunun kabulü, ifa yerini tutan edaya benzerse de ondan şu bakımdan farklıdır. İfa yerini tutan eda, borcu sona erdirip borçluyu borçtan kurtardığı halde, borcun konusunu değiştirerek yapılan yenileme, borçluyu yeni bir borç altına sokar. Yeni alacak çok zaman soyut alacak tarzında kabul edilir.
Tarafların değiştirilmesi tarzında yenileme alacaklının değişmesinde alacağın devrine, borçlunun değişmesinde borcun üstlenilmesine benzer. Fakat alacağın devrinde alacaklı, borcun üstlenilmesinde borçlu, borç sona ermeden değiştiği halde, yenilenmede eski borç sona erer, yeni alacaklı ile eski borçlu veya yeni borçlu ile eski alacaklı arasında yeni bir borç doğar.
 
Şartları
Yenileme tarafların anlaşması ile olur. Bu anlaşma da diğer sözleşmelerin tabi olduğu ehliyet ve sair şartlara tabidir. Alacaklı için ayrıca tasarruf yetkisi aranır. Bu anlaşma bakımından önem taşıyan bir unsur da yenileme niyetidir. Yenileme niyeti ispat edilmedikçe borcun, yapılan değişiklik esaslarına göre devam ettiği kabul edilmiştir.
 
Özellikle mevcut bir borç için kambiyo taahhüdünde bulunulması veya yeni bir alacak senedi ya da yeni bir kefalet senedi düzenlenmesi, tarafların açık yenileme iradeleri olmadıkça yenileme sayılmaz.
 
Yenileme işlemi; yanılma, aldatma veya korkutma sebebiyle iptal edilirse, eski borç sona ermemiş ve yeni borç doğmamış olur.
Geçerli olmadığı veya başka sebeple sona erdiği için artık sona erdirilecek bir borç mevcut değilse, yenileme yolu ile sona erdirilmesi söz konusu olmaz ve yeni borç da doğmaz.
 
Hükmü
Yenilemeyle, önceki borç ve bu borca bağlı haklar sona erer. Eski alacağa ait faizler saklı tutulmamışsa faiz alacağı da sona erer. Yeni borç bağımsız bir varlık taşır. Önceki borca ait defiler yeni borç için ileri sürülemez. Yenilemede kefalet ve rehin hakkının saklı tutulması anlaşması hüküm ifade etmez. Kefil ve rehin veren ile yenilenen alacağın sahibinin ayrıca anlaşması gereklidir.
Yenilenen borcun zamanaşımına uğramış borç veya ahlaki ödev gibi bir eksik borç olması yenileme sonucu doğan yeni borcun tam borç olmasına engel olmaz. Fakat kumar ve bahisten doğan borçlar için durum farklıdır. Yenileme sonucu kumar borcunun yerine geçecek yeni borç soyut borç olsa dahi ifası dava edilemez.
Eski alacak başka bir zamanaşımına tabi olsa bile yeni alacak on yıllık zamanaşımına tabi olur. Yenilenen alacak faiz alacağı olsa bile yeni alacak bu nitelikte değildir.
*** Alacaklı ve Borçlu Sıfatlarının Birleşmesi
Bir borcun alacaklı ve borçlusu sıfatlarının aynı kişide toplanması çeşitli sebeplerle gerçekleşebilir. Bunun en bilindik şekli mirastır. Ancak birleşme miras dışında da olabilir, (A)’nın (B)’den olan alacağını (B)’ye devretmesi; alacaklı ve borçlu iki şirketin birleşmesi; bir kimsenin alacaklı bulunduğu bir işletmeyi satın alması gibi.
 
Hükmü
 
Kanunun kısaca birleşme olarak adlandırdığı alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleşmesi borcu sona erdirir. Borç sona erdiği için bağlı haklar ve özellikle kefalet ve rehin hakları da sona erer. Ancak üçüncü kişilerin alacak üzerinde önceden mevcut olan hakları birleşmeden etkilenmez.
 
Birleşmenin ortadan kalkması üzerine borç sona ermemiş sayılınca, bağlı hakların da birlikte doğacağı genellikle kabul edilmekte, fakat rehin oluşturan mal iade edilmişse, birleşme sona erince rehnin kendiliğinden yeniden doğamayacağına işaret edilmektedir.
 
**** İfa İmkânsızlığı
İmkânsızlık geçici ise, ifa tarihinin imkânsızlığın ortadan kalkmasına kadar ertelenmesinin tarafların varsayımsal ortak arzularına uygun olmayacağına göre, borcun sona erip ermeyeceği saptanmalıdır. İmkânsızlık belirdiği ana göre sürekli nitelik taşıdığı için borcun son bulduğu sonucuna varılmış, fakat bir zaman sonra beklenmedik bir şekilde imkânsızlık ortadan kalkmışsa, bu varılan sonucu değiştirmez. Şöyle ki, imkânsızlığın sonuçlarını ileri sürmek dürüstlük kuralına aykırı kaçıyorsa, bu istisnai durumda, borç imkânsızlaşmamış gibi sonuca varılmalıdır. İfa İmkânsızlığından Borçlunun Sorumlu Olup Olmamasının Rolü
 
İmkânsızlık borçlunun kusurlu davranışından ileri gelmişse borç sona ermez sadece içeriği değişir ve edimin yerini, alacaklının zararını tazmin yükümlülüğü alır.
 
Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlü olup, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybeder. Kanun veya sözleşmeyle hasarın alacaklıya yükletilmiş olduğu durumlar, bu hükmün dışındadır. Ancak, taraflar sözleşmede, bir tarafın borcunun ifası kusuru bulunmaksızın imkânsızlaşsa bile diğer tarafın kendi borcunu ifa edeceğini, önceden ifa etmişse geri alamayacağını kararlaştırabilir.
Borçlu ifanın imkânsızlaştığını alacaklıya gecikmeksizin bildirmez ve zararın artmaması için gerekli önlemleri almazsa, bundan doğan zararları gidermekle yükümlüdür.
Kısmi İmkânsızlık
 
Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle kısmen imkânsızlaşırsa borçlu, borcunun sadece imkânsızlaşan kısmından kurtulur. Ancak bu kısmi ifa imkânsızlığı önceden öngörülseydi taraflarca böyle bir sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa, borcun tamamı sona erer.
Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, bir tarafın borcu kısmen imkânsızlaşır ve alacaklı kısmi ifaya razı olursa, karşı edim de o oranda ifa edilir. Alacaklının böyle bir ifaya razı olmaması veya karşı edimin bölünemeyen nitelikte olması durumunda, tam imkânsızlık hükümleri uygulanır.
Borçlu kısmi imkânsızlığı öngörse idi, kesinlikle bu sözleşmeyi yapmayacak idi ise, karşılıklı edimler içeren sözleşmede karşı taraf kısmi ifayı kabul ettiğini ve kendi edimini de aynı oranda ifa edeceğini bildirse bile, tam imkânsızlık hükmü uygulanıp, tüm borç ilişkisi sona ermiş sayılmaktadır.
 
!!!Sürekli edim içeren borç ilişkilerinde kısmi imkânsızlık söz konusu olmaz.
İfa Güçlüğü ve Sonuçları
Şayet bir borcun ifası imkânsızlaşmış olmamakla beraber, borçlunun sorumlu olmadığı sebeplerle aşırı derecede güçleşmiş ise, borç, TBK m. 138’de düzenlenen, doktrinde emprevizyon-sözleşmenin yeni şartlara uyarlanması kavramı kapsamında değerlendirilir.
Bu genel hüküm dışında, bazı sözleşmelerde tanınan haklı sebeple sözleşmeyi fesih hakkı (kira sözleşmesinde, adi ortaklıkta), sürekli borç ilişkisi kuran sözleşmelerde ortaya çıkan yeni durumun bir taraf için ilişkiye devamı tahammül edilmez kılması halinde ilişkiyi sona erdirme imkânları mevcuttur.
Sözleşmenin yeni şartlara uyarlanması için 4 şartın varlığı aranır:
1. İşlem temelinin çökmesi, sözleşme kurulduktan sonra tarafların edimleri arasındaki denge borçludan sonuçları yüklenmesi istenemeyecek kadar büyük ölçüde bozulması
2. Edimlerin dengesindeki değişikliğin, sözleşme yapılırken öngörülemeyen olağanüstü bir durumdan ileri gelmesi
3. Aşırı ifa güçlüğü yaratan olgunun borçludan kaynaklanmaması
4. Edimlerin henüz ifa edilmemiş olması veya hakkın saklı tutularak ifanın gerçekleştirilmesi
 
****Takas
Takas, birbirine karşı aynı cins alacağa sahip kişilerden birinin tek taraflı beyanı ile bu alacakları az olanı tutarında sona erdirmesidir. Böylece takas, ifa masraf ve külfetine katlanmadan, her iki tarafı da borcunu ifa etmiş ve alacağını tahsil etmiş durumuna getirir. Takas bu açıdan, lüzumsuz ifa işlemlerini bertaraf, tarafların borcu açısından bir sona erme sebebi, alacağı bakımından bir elde etme tarzıdır.
 
 Hukuki Niteliği
TBK, takasın bir tarafın beyanı ile yapılması esasını kabul etmiştir. Bununla beraber, bazı borçları takas etmek alacaklının onayına bağlı tutulmuştur. Diğer taraftan takas için bir tarafın beyanı gerekli ise de, bu beyan yapılınca takasın, beyandan itibaren değil, karşılıklı borçların takas edilebilmesi şartlarının gerçekleştiği andan itibaren hüküm ifade etmesi kabul edilmiştir. takas için kanunda öngörülen esaslardan farklı olarak taraflar ileride karşılıklı alacaklarının kendiliğinden takas edilmesi konusunda anlaşma yapabilirler. Bu takdirde ayrıca takas beyanına gerek kalmadan takas gerçekleşir
Takasın Şartları
 
1. Taraflar birbirinden alacaklı olmalıdır. (Karşılıklılık)
Birbirini sona erdirecek iki alacak bulunmalıdır. Takas edilecek alacakların aynı borç ilişkisinden doğmuş olması aranmaz.
Kefil, asıl borçlunun alacaklıya karşı mevcut bir alacağını kendisinin kefaletten doğan borcu ile takas edemez. Ancak asıl borçlunun takası ileri sürme hakkı bulundukça, kefili de alacaklıya ifada bulunmaktan kaçınabilir.
Bir üçüncü kişi yararına taahhütte bulunan kimse de, borcunu, diğer tarafın kendisine borçlu olduğu şeyle takas edemez.
Bir müteselsil borçlu, diğer bir müteselsil borçlunun alacaklıdan olan alacağını takas edemez.
Bir kimsenin takas hakkına sahip olabilmesi için aynı kişiye karşı alacaklı ve borçlu olması esasına alacağın devri bakımından kanun bir istisna koymaktadır. Buna göre, borçlu, devri öğrendiği anda muaccel olmayan alacağını, devredilen alacaktan önce veya onunla aynı anda muaccel olması koşuluyla borcu ile takas edebilir. Böylece kanun, borçlunun onayına bağlı olmayan alacak devrinden zarar görmesine engel olmak istemiştir.
 
2. Tarafların birbirlerinden olan alacaklarının konusu aynı türden olmalıdır. (Türdeşlik)
 
Her iki alacağın türünün aynı olması takasın şartlarından biridir. Ancak her iki alacağın konusu aynı cinsten olmakla beraber, vasıfları farklı ise takas mümkün değildir. Fakat tarafların isteğiyle, böyle bir takas yine de mümkün olabilir.
 
3. Takası yapmak isteyenin alacağı ifası istenebilir, borcu da ifa edilebilir olmalıdır. (Muaaccel olma)
 
Bir kimsenin takas yapabilmesi için alacağının sadece muaccel olması yetmez, alacağın ifası talep edilebilir bir alacak olması gerekir. Gerçekten bir kimsenin alacağı eksik borca ilişkin ise takas mümkün değildir. Zamanaşımına uğramış bir alacak da böyledir ancak zamanaşımına uğramış bir alacağın takası, takas edilebileceği anda henüz zamanaşımına uğramamış olması koşuluyla ileri sürülebilir.
Hakkında bir def’i ileri sürülebilecek alacaklar da takas edilebilir; fakat karşı taraf def’i ileri sürerse takas hükümsüzleşir.
Bir alacağın çekişmeli olması da takasa engel teşkil etmez. Bununla beraber, iflas da kural olarak alacaklının takas yapmasına engel değildir. Hatta, iflas eden kimsenin vadesi gelmemiş borçlarının da muaccel olması ve iflas halinde muaccel olmayan borçların dahi takas edilebilmesi hükümleri sebebiyle, iflas, takası kolaylaştırıcı bir vasıf da taşıyabilir. Ancak, takas yapmak isteyen, alacağı veya borcunu iflastan öce edinmiş olmalıdır.
 
4. Takastan feragat bulunmamalıdır.
 
Bir kimse takas hakkından feragat edebilir. Her şeyden önce, bir kişi daha takas hakkı doğmadan önce müstakbel takas hakkından feragat edebilir. Böyle bir feragatte bulunan kimse bakımından, takas mümkün değildir.
 
Takas Hakkının Kullanılması ve Takas Beyanı
 Takas beyanı, ancak takas hakkı doğduktan sonra ve sona ermeden önce yapılabilir. Takas arzusunu ifade eden beyan karşı tarafa yöneltilmelidir ve beyan, varma ile hüküm ifade eder. Takas, karşı tarafın kendi alacağı için açtığı davayı reddettirmek üzere mahkemede de ileri sürülebilir.Takas beyanının geçerliliği; ehliyet, temsil, irade bozukluğu bakımından genel hükümlere tabidir. Bununla beraber takası yapan kimsenin tasarruf yetkisi de bulunmalıdır. Takas beyanı bir şekle bağlı değildir.
 
Taraflar karşılıklı olarak takası mümkün birden çok alacağa sahip iseler, takas beyanında bulunanın hangi alacağı ile hangi borcunu takas ettiğini bildirmesi gerekir. Aksi halde takas beyanı hüküm ifade etmez. Şayet takas beyanında bulunanın bir alacağı fakat birden çok borcu varsa, bu durumda takas TBK m. 102 uyarınca mümkündür. İlk takip varsa ilk takip edilen borç, yoksa vadesi ilk gelen borç esas alınır.
Bazı durumlarda alacaklının beyanı, karşı tarafın rızası olmaksızın takasa imkân vermez. TBK m.144 hükmünde bu istisnai durumlar ifade edilmiştir:
 1. Tevdi edilmiş eşyanın geri verilmesine veya bedeline ilişkin alacaklar
2. Haksız olarak alınmış veya aldatma sonucunda alıkonulmuş eşyanın geri verilmesine veya bedeline ilişkin alacaklar
3. Nafaka ve iş ücreti gibi, borçlunun ve ailesinin bakımı için zorunlu olup özel niteliği gereği, doğrudan alacaklıya verilmesi gereken alacaklar
Hükmü
Geçerli şekilde yapılan takas beyanı, bildirimde bulunanın karşı tarafa olan borcu ile ondan alacağını arzı tutarında sona erdirir. Takas beyanı, bu sonucu geriye etkili olarak sağlar.
İki tarafın birbirinden olan alacakları, takas hakkının doğduğu yani takas beyanında bulunma imkânının ortaya çıktığı andan itibaren sona ermiş sayılır.




 





 
 
 
 
 






 

1 yorum:

  1. Borcun sona ermesinden ifa imkansızlığı ile Borçda ki Ayıp orasında ilişki tam olarak nedir? Ayıp ta da zaten borç sonaermiyor mu? Ayıbı da borcun sona erme hallerinden sayamaz mıyız?

    YanıtlaSil

Bize Yazın

Ad

E-posta *

Mesaj *