YETKİ SÖZLEŞMESİ
1.
Genel Olarak
Taraflar, belirli bir uyuşmazlık hakkında aslında yetkili
olmayan mahkemeyi yetkili kılmak için sözleşme yapabilirler. Bu tür
sözleşmelere yetki sözleşmesi denir. Yetki sözleşmesi ile taraflar yetkisiz bir
mahkemeyi yetkili hale getirebilirler. Yetki sözleşmesinin şartları yerine
getirilirse, yabancı ülke mahkemeleri de yetkili kılınabilir (MÖHUK m.47)[1]
Yetki sözleşmesinin hukuki niteliğinin belirlenmesi için
sözleşmenin asli ve doğrudan etkisinin meydana getirdiği alan esas alınmalıdır.
Bu açıdan değerlendirildiğinde yetki sözleşmeleri ile usul hukuku alanında asıl
sonuç doğar ve aslında yetkisiz bir mahkeme bu sayede yetkili hale gelir.
Yazılı şekilde yapılması gereken bu yetki sözleşmelerinin yapılması ve
geçerliliği bakımından maddi hukuka tabi olması, hiçbir şekilde maddi hukuk
sözleşmesi olduğunu göstermez. Sözleşmenin etkisin doğurduğu alan tespit
edilmeden hukuki niteliğini tespit etmek yanıltıcı olacaktır. Hatta hem maddi
hem de usul hukuku alnında sonuçlarının meydana getirse bile, hangi alanda asıl
etkisinin gösterdiğini belirlemek gerekir. Sözleşmenin asıl etkisi dışında
kalan yan etkilerini hukuki niteliğin belirlenmesinde ölçüt olarak esas
alınamaz. Bu açıdan yetki sözleşmeleri asıl ve doğrudan etkisini usul alanında
meydana getirir ve bu nedenle geçerlilik şartları usul hükümlerine göre
belirlenmelidir.
Yetki sözleşmesi ile usul hukuku bakımından yetkisiz bir
mahkeme yetkili hale getirilmek istenilmektedir. Sözleşmenin etkisi usul hukuku
alanında doğduğundan usul sözleşmesinden söz etmek doğru olacaktır. Bu sebeple,
yabancı bir ülkede Türk mahkemelerinin yetkili kılmak için yapılan yetki
sözleşmesinin geçerliliği Türk usul hukuku kurallarına bağlıdır.
2.
Yetki Sözleşmesinin Şartları
Yetki sözleşmesinin geçerli olması
bazı şartlara bağlıdır. Bunlar:
a. Sözleşmenin Tarafları Tacir veya Kamu Tüzel Kişisi Olmalıdır.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile sadece
tacir veya kamu tüzel kişilerinin yetki sözleşmesi yapabilmesine izin
verilmiştir. Başka bir ifade ile tacir veya kamu tüzel kişisi olmayan kişiler
arasında yapılan yetki sözleşmesi geçersizdir.
Yetki sözleşmesinin özünde yetkisiz
bir mahkemenin yetkili kılınması vardır. Bu da genellikle güçlü olan tarafın,
güçsüz olan tarafa yetkisiz bir mahkemeyi yetkili olarak kabul ettirmesi
şeklinde tecelli etmektedir. Örneğin bir banka ile kredi ilişkisine giren
taraf, kendisine uzatılan kredi sözleşmesini imzalamakta çoğu zaman farkında
olmadan yetkisiz bir mahkemeye yetkili kılmaktadır. Bankanın ileride dava açma
yerine, kendi isteği ve yetki sözleşmesiyle kararlaştırılan yerde dava açması
mümkün olabilecektir. Bu gibi hallerde daha zayıf durumda olan tarafı güçlü
tarafa korumak amacıyla, 17. maddede[2]
yetki sözleşmesi yapabilecek olan kişiler sadece tacirler ve kamu tüzel
kişileri olarak sınırlandırılmıştır. Bu hükümle birlikte, satıcı veya hizmet
sunucu kişiler tüketicilere sundukları sözleşmeyi imzalatarak yetki sözleşmesi
yapamayacaklardır. Buna rağmen yapılan yetki sözleşmeleri geçersizdir.
Tacirler ise kendi aralarında yetki
sözleşmesi yapabilecekledir. Çünkü tacir kendisini koruyabilen ya da koruması
gereken kişidir. Keza kamu tüzel kişilerinin de kendisinin koruyabilecek
durumda olduğunu kabul edilmiştir. Bundan böyle sadece tacirler ya da kamu
tüzel kişileri kendi aralarında yetki sözleşmesi yapabilecekledir.
Acaba Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun
yürürlüğe girmesinden önce tacir olmayan kişiler arasında ya da tacir olmayan
kişi ile bir tacir arasında yapılan yetki sözleşmeleri kanunun yürürlüğe
girmesinden sonra geçerli olacak mıdır?
Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun
"Zaman Bakımından Uygulama" başlığını taşıyan 448. maddesine[3]
göre "Bu kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla
derhal uygulanır". Yetki sözleşmeleri usul hukuku sözleşmesi olup etkisini
usul hukuku alanında gösterir. Sözleşmenin kuruluşu ve geçerliliği maddi hukuka
ait olmakla beraber, hükümleri usul hukukuna tabidir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu
ile 1.10.2011 tarihinden itibaren sadece tacirler ya da kamu tüzel kişileri
arasında yetki sözleşmesi yapılabileceği kabul edildiğinden, bu tarihten sonra
tacir ya da kamu tüzel kişileri arasında yapılmamış olan yetki sözleşmeleri
geçerli olmayacaktır. Örneğin tacir olmayan bir kişi ile 1.10.2011 tarihinden
önce yapılmış ve geçerli bir yetki sözleşmesine dayanılarak, 1.10.2011
tarihinden sonra yetki sözleşmesinde yetkili kılınan mahkemede dava açılmak
istenirse, bu yetki sözleşmesi tacir ya da tüzel kişiler arasında
yapılmadığından geçersiz olacaktır. Bu konuda herhangi bir kazanılmış haktan ya
da tamamlanmış bir işlemden söz edilemez.
b. Kesin Yetkinin Bulunduğu Durumlarda Yetki Sözleşmesi Yapılamaz
Yetki sözleşmeleri kesin yetkinin söz
konusu olduğu durumlar dışında ve kanunda açıkça başka bir mahkemenin
yetkisinin kararlaştırılmasının yasaklanmadığı hallerde yapılabilir (m.18/1)[4].
Örneğin iş mahkemelerinin yetkisi kesin yetki olarak kabul edildiğinden yetki
sözleşmesinin yapılamayacağı kabul edilmektedir. İşçi, tacir olmadığından imzalamış
olsa bile yetki sözleşmesi geçerli değildir.
c. Yetki Sözleşmesi
Yazılı Şekilde Olmalıdır.
Yetki sözleşmesi yazılı şekilde
yapılmalıdır(m. 18/2)[5].
Bu şekil geçerlilik şartıdır. Ancak, yazılı olmak şartıyla ayrı bir sözleşme
olarak mahkemenin yetkisi düzenlenebilir veya uygulamada sıklıkla yapıldığı
gibi, asıl sözleşmenin bir maddesi şeklinde de yani yetki şartı olarak da
kararlaştırılabilir.
Daha önce taraflar herhangi bir
şekilde yetki sözleşmesi yapmamış olsalar bile, davalı, yetkisiz mahkemede
açılan davaya süresinde ilk itiraz olarak yetki itirazında bulunmazsa, yetkisiz
mahkemenin yetkisini kabul etmiş olur (m.19/2)[6].
d. Uyuşmazlık ve Mahkeme Belirli Olmalıdır.
Yetki sözleşmesinin geçerli
olabilmesi için, uyuşmazlığın ve yetkili mahkemenin belirli olması
gerekir.Uyuşmazlığın belirli olmadığı "Taraflar arasında ortaya çıkacak
tüm uyuşmazlıklar için" kararlaştırılan yetki sözleşmeleri geçersiz olduğu gibi, yetkili mahkemenin
tam anlaşılmadığı " Türkiye Mahkemeleri yetkilidir" veya
"Karadeniz Mahkemeleri Yetkilidir" şeklindeki kayıtlar da
geçersizdir.
O
halde, yetki sözleşmesi yapılan uyuşmazlık belli olmalı ve anlaşılmalıdır. Bu
konuda uygulamada en sık rastlanan durum, bir sözleşmenin sonuna "işbu
sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıklarda ........ mahkemeleri yetkilidir"
şeklinde yetki kaydı konulmasıdır.
Yetki
sözleşmesinde, yetkili kılınan mahkemelerin de belli olması gerekir. Örneğin
"İzmir Mahkemeleri yetkilidir" şeklindeki bir yetki kaydı geçerlidir.
Taraflar isterse birden fazla mahkemeyi de yetkili kılabilirler m(18/2).
Belirli ve açık olmak şartıyla birden fazla yer mahkemesi de yetki sözleşmesi
ile yetkili kılınabilir. Örneğin "İzmir ve İstanbul Mahkemeleri
yetkilidir" gibi. Ancak, kararlaştırılan bu birden fazla mahkemenin hakkın
kötüye kullanılmasına aykırılık oluşturmaması, adeta taraflardan birisi nerede
isterse orada dava açabileceği biçiminde onlarca mahkemenin yetkili kılınması
biçiminde kararlaştırılmaması gereklidir.
Yetki
sözleşmesi yapan taraflar aksine bir düzenleme yapmamışlarsa, dava sadece yetki
sözleşmesinde kararlaştırılmış olan mahkemede açılabilir (m.17). Buna göre
taraflar aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece yetki sözleşmesi ile
kararlaştırılan mahkemede açılabilecektir. Bu durumda olumsuz bir yetki
sözleşmesinden ya da münhasır yetki sözleşmesinden söz edilir. Böylelikle
taraflar yetki sözleşmesiyle kararlaştırılan mahkeme dışında bir başka yerde
davanın açılamayacağını kararlaştırılan mahkemenin yetkisinin diğer genel ve özel
mahkemelerin yetkisini kaldırmağını kararlaştırabilirler. Bu konuda tarafların
kullandıkları cümlelere dikkat etmek gerekir. Tarafların " İzmir
mahkemeleri de yetkilidir" veya " İzmir mahkemelerinde de dava
açılabilir" şeklindeki yaptıkları yetki sözleşmesinde genel ve özel
yetkili mahkemelerin yetkisini kaldırmak istemedikleri ve dolayısıyla münhasır
yetkisi istemedikleri anlaşılmaktadır.
e. Yetki Kurallarına
Aykırılık ve Sonuçları
Yetkisiz mahkemede davanın açılması
durumunda, bir ayrım yapmak gerekir. Şayet yetki, kesin yetki ise veya kanunda
uyuşmazlığa sadece o yer mahkemelerinde görüleceği belirtilmişse, taraflar bu
yetki itirazını davanın her aşamasında ileri sürebilecekleri gibi, mahkeme de
davanın her aşamasında bu durumu kendiliğinde gözetmelidir (m.19/1)[7]
Bunun dışındaki hallerde, yetki itirazı, cevap dilekçesinde ilk itiraz olarak
ileri sürülmelidir. (m.116/1-a, 117)[8].
Davalı tarafından süresinde ileri sürülmeyen yetki itirazı, daha sonra ileri
sürülemez, mahkemece dikkate alınamaz ve dava yetkisiz mahkemede görülmeye
devam edilir (m. 19/2)[9]
Tacir
ya da kamu tüzel kişisi olmayan bir kişi ile yapılan ve bu nedenle geçersiz
olan yetki sözleşmesine dayanılarak dava açılırsa, acaba hakim yetkili olup
olmadığını kendiliğinden inceleyebilecek midir?
Bir an için tacir olmayan kişiler
hakkında yapılan geçersiz yetki sözleşmesinin hakim tarafından davanın her
aşamasında nazara alınabileceği düşünülebilirse de, bilindiği gibi hakim sadece
yetkinin kesin olduğu hallerde yetkili olup olmadığını kendiliğinden
araştıracaktır (m. 114/1-ç)[10].
Yetkinin kesin olmadığı hallerde ise, mahkemenin yetkisiz olduğunu davalı cevap
dilekçesinde ilk itiraz olarak ileri sürürse incelenebilecektir (m.17/1).
Yetkinin kesin olmadığı hallerde, dava yetkisiz bir mahkemede açılırsa, davalı
ilk itiraz olarak mahkemenin yetkisiz olduğunu ileri sürmezse, hakim artık
yetkili olup olmadığını inceleyemez ve ilk itiraz süresinden sonra taraflar da
yetkiyi tartışamazlar. Yetki sözleşmesi yetkinin kesin olmadığı hallerde yapılabildiğinden
(m.17), taraflarca yapılmış olan yetki sözleşmesinin taraflardan birisi tacir
olmasa bile, davalı süresi içinde yetki itirazında bulunmazsa mahkeme yetkili
olarak kabul edilir. Hakim taraflardan birisi tacir olmayan yetki sözleşmesine
dayanılarak açılan davada yetkili olmadığına kendiliğinden karar veremez. Bu
konuda tacir olmayan bir kişi ile yetki sözleşmesi yapılarak davanın yetkisiz
mahkemede açılması ile yetki sözleşmesi yapılmadan yetkisiz mahkemede dava
açılması arasında bir farklılık bulunmamalıdır. Her ikisinde de mahkemede
yetkili olup olmadığını davalının cevap dilekçesinde yetki ilk itirazını ileri
sürmesi halinde inceleyebilir. İlk itiraz süresi geçtikten sonra yetki
sözleşmesinin tacir ya da kamu tüzel kişisi olmayan bir kişi ile yapılmış
olması sebebiyle mahkemenin yetkisiz olduğu ileri sürülemez. Hakim geçersiz
yetki sözleşmesine dayanılarak açılan davada yetkili olup olmadığını
kendiliğinden inceleyemez. Genel ve özel yetkili mahkemelerin yetkisini
kaldıran geçerli bir yetki sözleşmesine rağmen davacı genel yetkili mahkemede
dava açarsa, davalı süresi içinde yetki itirazında bulunursa, mahkeme
yetkisizlik kararı verebilecektir. Davalı yetki itirazında bulunmazsa, mahkeme
kendiliğinden yetkisiz olduğu sonucuna vararak yetkisizlik kararı
veremeyecektir.
Davalı
yetki itirazında bulunurken, doğru bir şekilde, yetkili mahkemeyi de
göstermelidir; aksi halde yetki itirazı kabul olunmaz. Somut olayda birden
fazla yetkili mahkeme varsa, yetki itirazında bulunan davalı, tüm yetkili
mahkemeleri değil, seçtiği mahkemeyi itirazında bildirmelidir (m. 19/2)
Davalının
yetki itirazı davacıya tebliğ edilir ve davacının bu konudaki beyanı beklenir.
Şayet davacı yetki itirazını kabul etmez ise, mahkeme bu itirazı inceler. Yetki
itirazını inceleyen mahkemenin tarafın bu konuda gösterdiği delilleri toplaması
ve değerlendirmesi gerekir. Bu inceleme sonunda mahkeme yetki itirazının reddi
veya kabulüne karar verir. Yetki itirazının reddi kararı bir ara kararı olup,
bu karara karşı tek başına kanun yoluna gidilemez, esas hükümle birlikte kanun
yoluna başvurulabilir. Yetki itirazının reddi kararından sonra mahkeme, davanın
esasını incelemeye başlar. Yetki itirazını incelenip bir karara bağlanmadan
işin esasına girilerek bir karar verilemez.
Mahkeme
yetkisiz olduğunu ve yetki itirazında gösterilen mahkemenin yetkili olduğunu
tespit ederse, dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesine karar verir (m. 20)[11]
Mahkeme yetkisizlik kararında yetkili mahkemeyi de gösterecektir (m. 19/3).
Yetkisizlik kararı nihai bir karar olup, bu karara karşı kanun yoluna
başvurulabilir.
Yetkisizlik
kararından sonra davaya yetkili mahkemede devam edilebilir. Yetkisizlik
kararına karşı istinaf yoluna başvurulması mümkün değilse, kararın verildiği
tarihten; istinaf yoluna başvurulabilirse, bu başvurunun reddi kararı
tebliğinden; süresi içinde istinaf
yoluna başvurulmayacak yetkisizlik kararı kesinleşmiş ise, bu kararın
kesinleştiği tarihten itibaren taraflardan birisi, iki hafta içinde kararı
veren mahkemeye başvurarak dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesini talep
etmelidir (m. 20). Aksi takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilir.
Dosya yetkisizlik kararı veren mahkemeden kendisine gönderilen mahkeme
kendiliğinden taraflara davetiye göndererek duruşmaya davet eder. Önceki kanun
döneminde olduğu gibi yetkili mahkemede davaya devam etmek isteyen kişinin bunu
talep etmesi ve gerekli gideri yatırması aranmaz.
Kesin
yetki dışında mahkemenin yetkisizlik kararı kanun yoluna başvurulmaksızın
kesinleşmiş olsa bile, yetkili olarak dosya kendisine gönderilen mahkeme, bu
yetkisizlik kararı ile bağlıdır ve kendisinin yetkisiz olduğunu düşünse bile,
yetkisizlik kararı veremez (m. 21/1-ç)[12]
[1] Yetki
anlaşması ve sınırları
MÖHUK MADDE 47 – (1) Yer itibariyle yetkinin münhasır
yetki esasına göre tayin edilmediği hâllerde, taraflar, aralarındaki yabancılık
unsuru taşıyan ve borç ilişkilerinden doğan uyuşmazlığın yabancı bir devletin
mahkemesinde görülmesi konusunda anlaşabilirler. Anlaşma, yazılı delille ispat
edilmesi hâlinde geçerli olur. Dava, ancak yabancı mahkemenin kendisini
yetkisiz sayması veya Türk mahkemelerinde yetki itirazında bulunulmaması
hâlinde yetkili Türk mahkemesinde görülür.
[2] MADDE
17- (1) Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek
bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili
kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle
belirlenen bu mahkemelerde açılır.
[3] MADDE
448- (1) Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl
uygulanır.
[4] MADDE
18- (1) Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri konular ile kesin
yetki hâllerinde, yetki sözleşmesi yapılamaz.
[5] MADDE
18-(2) Yetki sözleşmesinin geçerli olabilmesi için yazılı olarak yapılması,
uyuşmazlığın kaynaklandığı hukuki ilişkinin belirli veya belirlenebilir olması
ve yetkili kılınan mahkeme veya mahkemelerin gösterilmesi şarttır.
[6]MADDE 19-
(2) Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde
ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi;
birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde
yetki itirazı dikkate alınmaz.
[7] MADDE
19- (1) Yetkinin kesin olduğu davalarda, mahkeme yetkili olup olmadığını,
davanın sonuna kadar kendiliğinden araştırmak zorundadır; taraflar da
mahkemenin yetkisiz olduğunu her zaman ileri sürebilir.
[8] MADDE
116- (1) İlk itirazlar aşağıdakilerden ibarettir:
a) Kesin yetki
kuralının bulunmadığı hâllerde yetki itirazı. b) Uyuşmazlığın tahkim yoluyla
çözümlenmesi gerektiği itirazı. c) İş bölümü itirazı.
MADDE 117- (1) İlk itirazların hepsi cevap
dilekçesinde ileri sürülmek zorundadır; aksi hâlde dinlenemez. (2) İlk
itirazlar, dava şartlarından sonra incelenir. (3) İlk itirazlar, ön sorunlar
gibi incelenir ve karara bağlanır.
[9] MADDE
19-(2) Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde
ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi;
birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde
yetki itirazı dikkate alınmaz.
[10] MADDE
114- (1) Dava şartları şunlardır:
ç) Yetkinin kesin olduğu hâllerde, mahkemenin yetkili
bulunması.
[11] MADDE
20- (1) Görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi hâlinde, taraflardan
birinin, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın
kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının
tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak,
dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi
gerekir. Aksi takdirde, bu mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar
verilir.(1)
[12] MADDE
21- (1) Aşağıdaki hâllerde, davaya bakacak mahkemenin tayini için yargı yeri
belirlenmesi yoluna başvurulur:
ç) Kesin yetki hâllerinde, iki mahkeme de yetkisizlik
kararı verir ve bu kararlar kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleşirse.