Şikâyet
Şikâyet, İcra Hukuku’nda başvurabileceğimiz iki muhalefet yolundan birisidir.
Şikâyet, özel bir kanun yoludur. Şikâyet durumunda yapılan işlemi bir üst makama bildirmemiz
gerekmektedir.
Şikâyet ve şartlar
Madde 16- Kanunun hallini mahkemeye bıraktığı hususlar müstesna olmak üzere icra ve iflâs dairelerinin yaptığı muameleler hakkında kanuna muhalif olmasından veya hadiseye uygun bulunmamasından dolayı icra mahkemesine şikâyet olunabilir. Şikâyet bu muamelelerin öğrenildiği tarihten yedi gün içinde yapılır.
Bir hakkın yerine getirilmemesinden veya sebepsiz sürüncemede bırakılmasından dolayı her zaman şikâyet olunabilir.
Şikâyet talî bir kanun yoludur. Somut olayda başvurabileceğimiz başka bir hukukî çare varsa,
öncelikle şikâyet dışındaki hukukî çareye başvurmamız gerekmektedir. Eğer ki şikâyet dışında bir
kanun yoluna başvurma imkânı yoksa bu durumda genel muhalefet yolu olarak şikâyete başvurmamız gerekmektedir.
Şikâyet talî ve özel kanun yoluna her türlü icra ve iflâs organının işlemlerine karşı
başvurulabilir. İflâs idaresinin işlemlerine karşı da şikâyet kanun yoluna başvurulabilir.
Şikâyet, yapılan işlemin hukuka aykırı olması ya da olaya uygun olmaması hâlinde başvurulan
bir kanun yoludur.
Şikâyeti icra mahkemesine yapmamız gerekmektedir.
Şikâyet, işlemleri şikâyet etmek isteyen ilgili tarafından yapılan muamelelerin öğrenildiği
tarihten itibaren 7 gün içinde yapılır. Şikâyet sürenin başlaması bakımından işlemin yapıldığı tarih
değil, işlemin ilgili tarafından öğrenildiği tarih esas alınmaktadır.
İİK m. 16/II’deki şikâyet sebepleri, süresiz olarak şikâyete tâbidir. Fakat bu durumda bile
mantığın gerektirdiği azamî bir sınır vardır. Örneğin, takip bitti ve üzerinden de uzunca bir zaman
geçti. Bu aşamadan sonra şikâyet sebebi süresiz olarak ileri sürülebilse de, şikâyet etmenin bir anlamı
ya da yararı kalmamış olabilir.
Şikâyet sebepleri
Tesis edilen işlemin kanuna uygun olmaması
Yapılan işlemin hadiseye uygun olmaması ilgili tarafından öğrenilmesi ile başlayacak 7 günlük süre
Hakkın yerine getirilmemesi
İşlemin sebepsiz olarak sürüncemede bırakılması herhangi bir süre ile bağlı olmaksızın şikâyet hakkı kullanılabilir
Şikâyet icra dairesine yapılmaz. Şikâyet icra mahkemesine yapılır.
İcra mahkemesi şikâyet talebini aldıktan sonra şikâyet sebeplerini inceleyecektir. İcra
mahkemesi bu inceleme sonucunda, şikâyet sebebini yerinde bulursa üç şekilde karar verebilir. İcra
mahkemesi zaten şikâyet sebebini yerinde bulmazsa, şikâyeti reddedecektir.
Şikâyet sebebinin yerinde bulunması sonucu icra mahkemesinin vereceği karar tipleri;
1. İcra organı tarafından tesis edilen işlemi iptal edebilir.
2. İcra organı tarafından tesis edilen işlemi düzeltebilir.
3. İcra organı tarafından tesis edilmemiş olan işlemin tesis edilmesi emrinde bulunabilir.
Şikâyet üzerine yapılacak muameleler
Madde 17- Şikâyet icra mahkemesince, kabul edilirse şikâyet olunan muamele ya bozulur yahut düzeltilir.
Memurun sebepsiz yapmadığı veya geciktirdiği işlemlerin icrası emrolunur.
Şikâyetin Konusu
Şikâyetin konusu icra ve iflâs dairesi memurları tarafından tesis edilen takip hukuku işlemlerdir.
İcra ve iflâs organı nitelemesi geniş şekilde, her türlü icra ve iflâs organını içine alacak şekilde geniş bir biçimde anlamamız gerekmektedir.
Şikâyet özel kanun yoluna başvurabilmemiz için somut bir işlemin tesis edilmesi ya da talebe
rağmen böyle bir işlemin tesis edilmemiş olması gerekmektedir. Örneğin, icra müdürünün bir konuda
görüş belirtmesi şikâyet konusu yapılamaz. Şikâyet muhalefet yoluna başvurabilmemiz için somut
olarak bir işlemin yapılması, yapılmaması ya da yapılan işlemin yanlış yapılmış olması gerekmektedir.
İflâs idaresinin işlemlerine karşı da şikâyet muhalefet yoluna başvurulması mümkündür.
Şikâyet Sebepleri
İİK m. 16/I ve II’de düzenlenmiş olmak kaydıyla, toplamda dört şikâyet sebebi vardır.
İİK m. 16/I’de yer alan şikâyet sebepleri bir süreye bağlanmıştır. Süre, ilgilinin işlemi
öğrenmesinden itibaren 7 günü kapsamaktadır. İİK m. 16/II’deki şikâyet sebeplerinin varlığında ise, her
zaman şikâyet hakkımızı kullanabiliriz. Şikâyet sebeplerini inceleyecek olursak;
I. İşlemin kanuna aykırı olması: Bu şikâyet sebebi aslında genel şikâyet sebebi olarak
düzenlenmiştir. Daha sonraki maddelerde zikredeceğimiz şikâyet sebepleri ise, aslında bu
maddenin daha özel hâlleridir. Kanuna aykırılığı geniş anlamak gerekmektedir. Her türlü
kanun bu kapsamda şikâyet sebebi olarak değerlendirilebilir. Ayrıca teamül kurallarını da bu
şikâyet sebebi bakımından kanun nitelemesi içerinde değerlendirmek gerekmektedir. Örnek,
hacizli malların ihale yolu ile satışı durumunda, icra müdürünün bu durumu önceden ilân
etmesi gerekmektedir. Zaten ihalenin alenî olması gerekmektedir. Çünkü ihale sonucu bu
aleniyete göre değişecek ve hatta belirlenecektir. İcra müdürü eğer ki kanunî düzenlemeye
rağmen ilân yapmadan satışı gerçekleştirmiş ise bu durum kanuna aykırılık teşkil edecek ve
şikâyet kanun yoluna başvurulması gerekecektir.
II. İşlemin hadiseye uygun olmaması (işlemin hadiseye uygun olmaması için icra
müdürünün bir takdir yetkisi olması gerekmektedir): İcra müdürünün söz konusu olaya
ilişkin olarak bir takdir yetkisi yoksa bu durumda zaten söz konusu işlemin hadiseye uygun
olmaması da düşünülemez. İşlemin hadiseye uygun olmaması şikâyet sebebinin
gerçekleşmiş sayılabilmesi için, icra müdürünün mutlaka somut olaya ilişkin olarak takdir
yetkisi olması gerekmektedir. Örneğin, icra müdürü maaş ve ücret hacizlerini yaparken,
borçlu ve ailesinin geçimi için gerekli olan miktarı takdir edecektir. İcra müdürü eğer ki bu
aşamada bir hata yaparsa, işlemin hadiseye uygun olmaması şikâyet sebebine göre işlem
yapılması gerekmektedir. Şikâyete konu olayda icra müdürünün takdir yetkisi yoksa,
işlemin hadiseye uygun olmaması şikâyet sebebinin gerçekleşmesi olasılık dâhilinde
değildir.
III. Bir hakkın yerine getirilmemesi: Süreye bağlı olmayan bir şikâyet sebebidir. Meselâ,
alacaklı olarak İİK m. 58’e göre takip talebimizi hazırladık ve takip talebimizi icra
dairesine, icra müdürüne verdik. İcra müdürü, bu durumda 3 gün içerisinde ödeme emrini
hazırlamalı ve borçluya tebliğ etmelidir. İcra müdürü bizim takip talebimizi almıyorsa ya da
takip talebimizi almasına rağmen işleme koymuyorsa, bu durumda bir hakkın yerine
getirilmemesi şikâyet sebebinin gerçekleştiği aşikârdır.
I
V. Bir hakkın sebepsiz olarak sürüncemede bırakılması: İcra müdürünün hareket etme ve
görevini ifa etme yükümlülüğüne aykırı davranması hâllerinde söz konusu olur. Meselâ,
takip talebimizin İİK m. 58’e uygun olarak hazırlanmasına rağmen, icra müdürünün takip
talebini 3 gün içinde hazırlayıp borçluya tebliğ etmemesi durumunda, icra müdürü
hakkımızı sebepsiz olarak sürüncemede bırakmış sayılacaktır. İcra müdürünün haciz
talebinden sonra başlayacak 3 gün içerisinde haciz işlemini gerçekleştirmesi gerekmektedir.
Haciz talebi yapıldıktan sonra icra müdürünün hacze gitmemesi, yine bu şikâyet sebebine
örnek teşkil etmektedir.
Şikâyetin Tarafları
Şikâyet birçok kitapta özel bir kanun yolu olarak düzenlenmiştir. Bundan dolayı şikâyetin bir
dava yolu olarak algılanması gerekmektedir. Şikâyet geçen sene öğrendiğimiz ve alışılagelmiş bir dava
değildir. Şikâyetin taraflarına bundan dolayı davacı ve davalı denmesi doğru değildir. Şikâyetin
taraflarına şikâyet eden ve şikâyet edilen denmektedir. Şikâyet teknik anlamda bir dava değildir.
Şikâyet eden borçlu ya da alacaklı olabileceği gibi, üçüncü bir kişide olabilir. Üçüncü kişinin de
bazı hâllerde şikâyet hakkı vardır. Örneğin, üçüncü kişi olan (C)’nin yanlışla malları haczedilmiş
olabilir. (B)’nin borcundan dolayı (C)’nin malları haciz edilmişse, bu durumda (C)’nin şikâyet etme
hakkı vardır. Üçüncü kişinin bir hakkı ihlâl edilmedi ise, bu durumda şikâyet hakkından
yararlandırılması düşünülemez.
Şikâyet icra ve iflâs organları tarafından yapılmış olan icra takip işlemlerine karşı başvurulan
bir muhalefet yoludur. Bundan dolayı şikâyet edilen taraf, icra ya da iflâs organıdır. İcra dairesinin
tüzel kişiliği yoktur. Acaba tüzel kişiliği olmayan icra dairesinin şikâyet edilen taraf olarak gösterilmesi mümkün müdür? Bu konuya ilişkin olarak Türk Hukuk Doktrini’nde tartışma mevcuttur.
Birinci görüş,
Türk Hukuku’nda icra dairesi şikâyet edilen taraf olamaz.
İkinci görüş ise, icra dairesi taraf olamaz.
Fakat bu durumda icra dairesini ve yapılan icra takip işlemi kimin lehine ise, o işlem tarafı ile birlikte
icra dairesinin taraf olması gerektiğini savunmaktadır. Birinci görüşe göre icra dairesinin şikâyetin
tarafı olması mümkün değildir. Şikâyet durumunda, ilk görüşe göre, icra dairesinin yerine, icra takip
işlemi kimin lehine olarak yapılmışsa, tek başına taraf sıfatına sahip olan kişi de lehine işlem yapılan
kişidir. Örneğin, (B) şikâyet kanun yoluna başvurmak istemektedir. Olayımızda yapılan icra takip
işlemi de (A)’nın lehinedir. Bu durumda (B) şikâyet edendir. Karşı taraf olarak (birinci görüşü kabul
ettiğimiz hâl için) icra dairesinin gösterilmesi mümkün değildir. Fakat birinci görüşe göre, işlem lehine
tesis edilen kişi (A)’dır ve bundan dolayı da şikâyet edilen taraf (A) olacaktır. Şikâyet konusu işlem
icra dairesi tarafından tesis edilmesine rağmen, bu işlemin tesisi ile hiç ilgili olmayan birisinin şikâyet
edilmesi konusunda birinci görüş tenkit edilmektedir. Şikâyet sonucu, icra mahkemesi tarafından
olumlu bir karar verilmiş olsa dahi bu kararın eda edilmesi ya da edilmemesi (A)’nın elinde/ihtiyarında
değildir. Verilmiş olan olumlu kararın yine icra dairesi tarafından yerine getirilmesi gerekmektedir.
İkinci görüşe göre ise, hem icra dairesini ve hem de işlem lehine tesis edilen kişiye karşı birlikte
şikâyette bulunmamız gerekmektedir. Örneğimize göre, (B)’nin hem (A)’yı ve hem de işlemi tesis eden
icra dairesini şikâyet edilen taraf olarak göstermesi gerekmektedir. İkinci görüşü Kuru Hoca
savunmaktadır.
Yargılama usulleri:
Madde 18 – (Değişik: 18/2/1965 - 538/11 md.)
(Değişik birinci fıkra: 2/7/2012-6352/6 md.) İcra mahkemesine arzedilen hususlar ivedi işlerden sayılır ve bu işlerde basit yargılama usulü uygulanır. Şu kadar ki, talep ve cevaplar dilekçe ile olabileceği gibi icra mahkemesine ifade zaptettirmek suretiyle de olur.
(Değişik üçüncü fıkra: 17/7/2003-4949/4 md.) Aksine hüküm bulunmayan hâllerde icra mahkemesi, şikâyet konusu işlemi yapan icra dairesinin açıklama yapmasına ve duruşma yapılmasına gerek olup olmadığını takdir eder; duruşma yapılmasını uygun gördüğü takdirde ilgilileri en kısa zamanda duruşmaya çağırır ve gelmeseler bile gereken kararı verir.
Duruşma yapılmayan işlerde icra mahkemesi, işin kendisine geldiği tarihten itibaren en geç on gün içinde kararını verir.
Duruşmalar, ancak zorunluluk hâlinde ve otuz günü geçmemek üzere ertelenebilir.
Hangi görüşü benimsersek benimseyelim yine de İİK m. 18/III’ün uygulanması gerekmektedir.
Şikâyet konusu hakkında, işlemi tesis eden icra dairesinin mutlaka dinlenilmesi gerekmektedir.
İcra mahkemesi, şikâyet konusu hakkında karar vermeden önce mutlaka İİK m. 18/III uyarınca
işlemi tesis eden icra dairesinin görüşünü almalıdır. İcra mahkemesi, icra dairesinin görüşünü almadan önce, icra dairesi şikâyete konu olan işlemini düzeltebilir, yerine getirebilir ya da yanlış tesis edilmiş işlemi iptal edebilir mi? Bu konuda doktrinde bir tartışma mevcuttur. İİK m. 18/III’te yer alan görüş alanına kadar, icra dairesi yaptığı işlemi düzeltebilir. Fakat icra dairesi İİK m. 18/III’e uygun olarak görüş verdikten sonra artık bu düzeltmeyi yapamaz. Yargıtay ise, şikâyet prosedürü başladıktan sonra hiçbir şekilde icra dairesinin düzeltme yapamayacağına ilişkin görüş beyan etmiştir.
Şikâyet Süresi
Şikâyete ilişkin olarak iki süre düzenlenmiştir. İİK m. 16/I’e göre şikâyet süresi, işlemin
tesisinin ilgili tarafından öğrenilmesinden itibaren 7 günlük bir süre düzenlemiştir. 7 günlük süre
işlemin yapıldığı tarihten itibaren değil, işlemin ilgili tarafından öğrenildiği tarihten itibaren
başlamaktadır.
İcra mahkemesi, şikâyetin süresi içerisinde yapılıp yapılmadığını re’sen inceleyecektir. Bu
bağlamda icra mahkemesi şikâyet edenin beyanı ile bağlıdır. Yani şikâyet eden işlemi hangi tarihte
öğrendiğini beyan ediyorsa, icra mahkemesi için bu beyan bağlayıcıdır. İcra mahkemesi, kendisine
beyan edilen süreyi doğru kabul ettikten sonra, şikâyetin süresinde yapılıp yapılmadığını kontrol
edecektir. İcra mahkemesi, kişinin işlemi öğrendiği tarihin doğru olup olmadığını araştırmamaktadır.
Eğer ki karşı taraf itiraz ederse, bu durumda icra mahkemesi, işlemin tesis edildiği süreyi öğrenme
hâlinin beyan edilen tarih olup olmadığını inceleyecektir.
Karşı taraf itiraz etmediği sürece, icra mahkemesi öğrenme tarihinin doğru olup olmadığını
re’sen inceleyemeyecektir. İcra mahkemesi beyandan itibaren sürenin dolup dolmadığını her hâlde
re’sen inceleyecektir.
İİK m. 16/II’de süresiz şikâyet sebepleri düzenlenmiştir.
Şikâyet İçin Yetkili Merci
Şikâyet bir kanun yolu gibidir. Şikâyet için, işlemin tesis edildiği yer icra dairesinin bulunduğu
yer icra mahkemesi yetkidir. İcra dairesine yapılan şikâyet geçersizdir. İcra dairesine yapılan
şikâyetlerin icra mahkemesine iletilmesi durumu söz konusu değildir. İcra dairesine yapılmış olan
şikâyetler bundan dolayı etkisiz kalacaktır.
Şikâyet için işlemin tesis edildiği yer icra mahkemesine başvurulabileceği gibi diğer yer icra
mahkemelerine de başvurmamız mümkündür. Fakat işlemin tesis edildiği yer icra mahkemesi dışında
bir icra mahkemesine şikâyet dilekçesini vereceksek; bu durumda gerekli harç ve masrafları da
yatırmamız gerekmektedir.
Eğer ki haczin istinabe yolu ile yapılması söz konusuysa ve istinabeyi gerçekleştiren icra dairesi
bu konuda herhangi bir hata yapmışsa, bu durumda istinabeyi gerçekleştiren yer icra mahkemesine de
şikâyet talebimizi iletebiliriz.
Şikâyet Prosedürü
Şikâyetin yazılı olarak yapılması gerekmektedir. Fakat şikâyet sözlü ve tutanağa geçirilip altı
imzalanmak kaydı ile de yapılabilir.
Şikâyet harca tâbidir.
Şikâyetin süresinde yapılıp yapılmadığı hesaplanırken, harcın yatırıldığı tarihin esas alınması
gerekmektedir. Harcın ödenip ödenmediğini icra mahkemesi re’sen gözetecektir. Harcın ödenmemesine rağmen dilekçe icra mahkemesinin önüne gelmişse, bu durumda şikâyet süresinde yapılmamış kabul edilecektir.
Şikâyet basit yargılama usulüne göre görülen işlerdendir. Hukukumuz iki yargılama usulü
vardır; yazılı yargılama ve basit yargılama. Yazılı yargılama layihalar teatisinin dört aşamadan oluştuğu yargılama türüdür. Basit yargılama iki dilekçe ile yapılmaktadır. Basit yargılama bundan dolayı daha hızlıdır.
İcra mahkemesi, şikâyet dilekçesini incelerken basit yargılamayı uygulamaktadır.
İcra mahkemesinde görülün şikâyet talebi ivedi işler arasında yer almaktadır. Bundan dolayı
adlî tatilde de bu işlemlerin yapılması gerekmektedir.
İcra hâkimi şikâyet dilekçesindeki sebepler ile bağlı mıdır? Yoksa şikâyet dilekçesinde
dermeyan edilmeyen sebepleri de icra hâkiminin kendiliğinden araştırması mümkün müdür? Bu
durumda iki görüş vardır. İlk görüşe göre hâkim tarafların talepleri ile bağlıdır. İkinci görüş ise, hâkim her türlü sebebi re’sen araştırır. İcra Hukuku’nda şeklilik ilkesi esastır. Bundan dolayı da taleple bağlılık ilkesi daha makûl görünmektedir. Fakat kamu düzeninin gerektiği hâllerde hâkim şikâyet sebebini re’sen gözetebilir.
Kambiyo senetlerine istinaden takip yapıldığında şikâyet süresi 5 gündür. Kambiyo senedine
ilişkin olarak icra takibi yapılabileceği gibi iflâs takibi de yapılabilir. Kambiyo senedine dayalı olarak
iflâs takibi yapıldığında şikâyet ticaret mahkemesi tarafından incelenir. Ortaklığın giderilmesi davası
bakımından sulh hukuk mahkemesi görevlidir. Ortaklığın giderilmesine ilişkin olarak bir icra takibi
başlatıldıysa ve bu duruma ilişkin bir şikâyet hâsıl olmuşsa, şikâyet bakımından yetkili merci icra
mahkemesi değil, sulh hukuk mahkemesidir. Ortaklığın giderilmesine ilişkin bir prosedürde, İİK m.
16’ya göre şikâyet yoluna başvuruluyorsa, yetkili ve görevli mahkeme sulh hukuk mahkemesidir.
İcranın durdurulması:
Madde 22 – Şikâyet, icra mahkemesince karar verilmedikçe icrayı durdurmaz.
Şikâyet ile itirazın birbirinden ayrıldığı en önemli nokta icranın durması konusudur. Bir icra
takip işlemine karşı itiraz yoluna başvurulduğunda, itiraz işlemin icrasını kendiliğinden
durdurmaktadır. İtiraz kendiliğinden takibi durdurmaktadır. İtiraz dilekçemizi verdiğimiz an takip
durmuştur.
Şikâyet icra prosedürünü kendiliğinden durdurmaz. İcra mahkemesi İİK m.22’ye göre karar
vererek, takibin durması hakkında bir tespit yapabilir.
Şikâyetin icrayı durdurması mümkündür. Fakat şikâyet icrayı kendiliğinden durdurmaz. Şikâyet
icrayı ancak icra mahkemesi tarafından alınan karar sonucu durduracaktır. Fakat icra mahkemesi İİK
m. 22’ye göre icra takibinin durmasına karar vermedi ise, bir yandan şikâyet prosedürü devam
edecektir ve bir yandan da icra takibi devam edecektir.
Şikâyetin Sonuçları
Şikâyet talebi ya kabul edilir ya da reddedilir.
Şikâyet talebimizin reddi, icra organı tarafından tesis edilmiş olan işlemin hukuka uygun
olduğunu bize göstermektedir. İcra mahkemesi eğer ki İİK m. 22 uyarınca icra takibinin devamına
karar verdi ise ve şikâyette reddedilmişse bu durumda bir sorun ile karşılaşılmaz. Zaten şikâyet talebi
reddedildiği için takibin devam etmesi doğaldır. Eğer ki takip durduruldu ise ve şikâyet reddedildi ise, bu durumda icra takibinin kaldığı yerden devam etmesi gerekmektedir.
Şikâyetin kabul edilmesi ile icra organı tarafından tesis edilmiş olan icra takip işlemlerinin
hukuka aykırı olduğu ortaya çıkmış olacaktır. Yapılan işlem eğer ki hukuka aykırı ise, bu durumda İİK
m. 17’ye göre üç sonuç doğacaktır (işlem iptal edilecektir, işlem düzeltilecektir ya da işlemin yapılması emrolunacaktır).
Şikâyet haklı bulunmuşsa, İİK m. 22’ye göre takibin durdurulması hâlinde bir sorun ile
karşılaşılmaz. Takip bu duruma rağmen devam etti ise ve şikâyet daha sonra kabul edildi ise bu ara
dönemde yapılan işlemler (geçici işlemler) de şikâyetin kabul edilmesinden etkilenir ve yapılan
işlemlerin duruma göre kaldırılmasına ve duruma göre de yenilenmesine karar verilir.
İcra mahkemesinin şikâyet için verdiği kararı İİK m. 363’e göre temyiz etmemiz mümkündür.
Şikâyette Yetki
İcra ve İflâs Hukuku’nda bazı davalara icra mahkemeleri bakarken, diğer bazı davalara ise genel
mahkemeler bakmaktadır. Ayrıca bazı hâllerde icra dairelerinin yetkili olması da söz konusudur. Genel
mahkemeler ve icra mahkemelerinin hangi hâllerde yetkili olduğunu bize İİK m. 50 söylemektedir.7
İcra Dairelerinin Yetkisi (İİK m. 50)
Yetki ve itirazları:
Madde 50 – (Değişik: 3/7/1940 - 3890/1 md.)
Para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur. Şu kadar ki, takibe esas olan akdin yapıldığı icra dairesi de takibe yetkilidir.
Yetki itirazı esas hakkındaki itirazla birlikte yapılır. İcra mahkemesi tarafından önce yetki meselesi tetkik ve kati surette karara raptolunur.
İki icra mahkemesi arasında yetki noktasından ihtilaf çıkarsa Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 25 inci maddesi hükmü tatbik olunur.
Genel yetkili icra dairesi, takip borçlusunun, takibin başladığı andaki yerleşim yeri icra dairesi
genel yetkilidir. İİK m. 50’ye özel yetki kuralları da geçerlidir.
İcra daireleri bakımından da genel yetkili icra dairesi, özel yetkili icra dairesi ve kesin yetkili
icra dairesi ayrımı yapılmaktadır. İcra Hukuku kapsamında da HMK m. 17 çerçevesinde yetki
sözleşmesi yapılması mümkündür. Kesin yetkili icra daireleri bakımından yetki sözleşmesi yapılması
mümkün değildir.
Sözleşmeden doğan davalarda yetki
MADDE 10- (1) Sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir.
Yukarıda zikredilen madde 1086 sayılı Kanun’da da aynen düzenlenmişti ve fakat ikinci bir
fıkra da vardı. Kanun koyucu bu maddenin ikinci fıkrasını yeni kanuna nakletmedi.
Madde 10 – Dava, mukavelenin icra olunacağı veyahut müddeaaleyh veya vekili dava zamanında orada bulunmak
şartiyle akdin vuku bulduğu mahal mahkemesinde de bakılabilir (1086 sayılı Kanun).
1086 sayılı Kanun’a göre, yetkili mahkeme, sözleşmenin ifa yeri mahkemesi ya da davanın
açıldığı tarihte davalının ya da vekilinin orada bulunması şartıyla sözleşmenin yapıldığı yer mahkemesi
de yetkilidir. İkinci yetki kuralımız yeni kanuna nakledilmemiştir. Yeni kanuna göre yetki sadece
sözleşmenin ifa yeri mahkemesidir.
HMK m. 10’da görüldüğü gibi bir yetki kuralı düzenlenmiştir. Bu yetki kuralı sözleşmenin ifa
yeri mahkemesini esas almıştır. HUMK m. 10 ise, ifa yeri mahkemesi ve sözleşmenin yapıldığı yer
mahkemesi (davanın açıldığı tarihte davalının ya da avukatının orada bulunması şartı ile) yetkili
kılınmış idi.
İİK m. 50/I-c.2’ye göre sözleşmenin yapıldığı yer icra dairesinde de takip yapılması
mümkündür. Bu düzenleme HUMK m. 10’u bize hatırlatmaktadır. Fakat İİK m. 50, HUMK m. 10’dan
farklı olarak munzam şartı aramamıştır. İİK m. 50 munzam şartı bertaraf etmiştir.
HMK henüz yürürlüğe girmeden, yani HUMK yürürlükte iken, İİK m. 50, HUMK m. 10’a ters
düşmemektedir. Ama HUMK m. 10’da yer alan ikinci yetki düzenlemesini biraz rahatlatmakta,
kolaylaştırmaktadır. Yani sözleşmenin yapıldığı yerde munzam şart aranmaksızın icra takibinin
yapılabilmesi mümkündür. Demek ki, İİK m. 50, HUMK m. 10’da yer alan şartları kolaylaştırmış özel
bir düzenlemedir.
HMK m. 10’da ikinci bir yetki kuralı yoktur. İİK m. 50, HUMK m. 10’da yer alan ikinci yetki
kuralı karşısında özel bir düzenlemeye sahip idi. Bundan dolayı ikinci yetki kuralının munzam şart
aranmaksızın uygulanmasını doktrinde ve uygulamaca kabul edilmişti. Çünkü ikinci yetki kuralına
ilişkin olarak İİK m. 50 özel bir düzenleme yapmıştır. HMK m. 10 düzenlemesi karşısında, acaba İİK
m. 50’de yer alan munzam şart aranmayan özel yetki düzenlemesi acaba hâlâ uygulanabilir mi,
uygulanamaz mı? İİK m. 50’nın uygulanması bakımından herhangi bir sorun ile karşılaşılmaz. Çünkü
İİK m. 50 özel bir düzenleme hükmü niteliğindedir.
Sözleşmenin ifa yeri icra dairesi, takip yapabilmemiz için yetkili yer icra dairesidir. Sözleşmede
ifa yeri belirlendi ise bu durumda tarafların belirledikleri ifa yeri icra dairesi yetkilidir. Eğer ki
sözleşmede taraflarca bir ifa yeri belirlenmemişse bu durumda TBK m. 89 hükmünün uygulanması
gerekmektedir. TBK m. 89 borcun niteliğine göre çeşitli ayrımlar yapmıştır.
TTK m. 755 gereğince kambiyo senedine ilişkin bir borcumuz varsa ve kambiyo senedine
ilişkin bu borcumuzu talep ediyorsak, kambiyo senedi alacaklısı, kambiyo senedini, borçlunun yerleşim
yerinde borçluya ibraz etmek zorundadır. Yani alacaklı borçlunun yerleşim yerine gidecek ve kambiyo
senedini borçluya ibraz edecektir. Kambiyo senedi borçları aranacak borçlar arasında zikredilmektedir.
Kambiyo senetlerinde ifa yeri borçlunun yerleşim yeridir. Bundan dolayı da yetkili icra dairesi,
kambiyo senetleri bakımından borçlunun yerleşim yeri icra dairesidir.
Mahkemeler ve icra dairelerinin yetkileri bakımından İİK m. 50 genel nitelikli bir düzenleme
getirmiştir. İİK m. 50 sayesinde HMK’nın yetkiye ilişkin kurallarını uygulamamız mümkündür.
İfa yerini belirleyebilmek için öncelikle tarafların iradelerine bakmak gerekmektedir. Tarafların
iradeleri ile kararlaştırdıkları bir ifa yeri yoksa bu durumda TBK m. 89’a bakmamız gerekmektedir.
İlâmsız takip ancak para ve teminat alacakları için yapılır. Bundan dolayı alacaklının yerleşim yeri para
borçları bakımından ifa yeri olarak kabul edilmektedir.
Kambiyo senetlerine ilişkin olarak TTK düzenlemesine göre, kambiyo senedinden doğan borç
aranacak bir borç niteliğindedir. Kambiyo senedine ilişkin bir borç için, alacaklı, borçlunun yerleşim
yerine gidecektir. Kambiyo senetlerinde, ifa yeri borçlunun yerleşim yeridir.
İcra daireleri bakımından yetki sözleşmesinin yapılması mümkündür. Kesin yetkinin olmadığı
hâllerde yetki sözleşmesinin yapılması mümkündür. Yani yetki sözleşmesi, özel ve genel yetkinin söz
konusu olduğu hâllerde yapılabilir.
Yetki sözleşmesini tacirler ve kamu tüzel kişiler yapabilir (HMK m. 17). Yetki sözleşmesinin
yazılı olarak yapılması gerekmektedir. Yetki sözleşmesinde uyuşmazlık ve icra dairesinin belirli olması
gerekmektedir.