12 Aralık 2014 Cuma

ULUSLARARASI HUKUK SIĞINMACILAR

SIĞINMACILAR (MÜLTECİLER) VE SIĞINMA ARAYANLAR


Sığınma ya da eski adıyla iltica bir kişinin, uyruğunda bulunduğu ya da ikamet ettiği devletin ülkesini çeşitli baskılar ya da ayrımcı yasal kovuşturmalar nedeniyle terk ederek, yabancı bir devletin ülkesine, diplomasi temsilciliği ya da konsolosluk binalarına, savaş gemilerine ya da devlet uçaklarına girmesini ve bu devletin korumasını aramasını belirtmektir.

Günümüzde evrensel nitelikli tek andlaşma BM bünyesinde imzalanan 28.07.1951 tarihli sığınmacıların statüsüne ilişkin sözleşme ile 16.12.1996 tarihli ek protokoldür.

Sığınma Hakkı Sorunu;

Geleneksel olarak sığınma hakkı, bir devletin, uyruğunda bulunduğu ya da ikamet ettiği devletteki baskılardan kaçan yabancıların ülkesine girmesine ve ülkesinde kalmasına izin verme hakkını belirtmektedir.

Uluslararası hukuktaki ana ilkeye göre bir devletin yabancıların ülkesine girmesi ve ülkede kalması konusunda tek yetkili olduğu görülmektedir. Bu ilkeye dayanılarak, yabancıların o ülkede sığınma hakkı tanıyıp tanınmayacağı o devletin uluslararası yükümlülükleri ve ulusal mevzuatı çerçevesinde değerlendirilecek bir konudur.

Eğer bir devlet bir andlaşma ile bu konuda belirli bir yükümlülük altına girmişse ilgili andlaşmanın koşullarını yerine getiren yabancılar bakımından sığınma hakkı tanımak zorundadır. Buna karışılık bir andlaşma yükümlülüğü yok ise uygulanan uluslararası hukuka göre devletlere bu yönde yükümlülük altına sokan bir ulusalarası yapılageliş kuralı ya da hukuk genel ilkesi bulunmamaktadır.

Nitekin U.A.D nin 20.11.1950 tarihili sığınma hakkı davasında devletlerin böyle bir yükümlülüğü olduğuna dair kararını açıklamıştır.

Ancak devletler sığınma hakkını tanırken hukukun getirdiği bir takım koşullara da dikkat etmek zorundadırlar. Bu koşulların başında bu hakkın suçluları adaletten kaçırmak amacıyla keyfi bir şekilde kullanılmamasıdır. Uygulamada devletlerin kişilere sığınma hakkı tanıması büyük ölçüde, yalnızca siyasal suçlara bağlı olarak ortaya çıkmaktadır.

Nitekim 20.12.1948 tarihli insan hakları evrensel bildirisinde herkesin zülüm karşısında başka ülkelere sığınma hakkı bulunduğunu bildirirken bunun adi suçlular için uygulanamayacağı öngörmektedir.

Eger devlettler arasında aksini öngeren andlaşma veya bölgesel bir yapılageliş kuralı yoksa devletler diplomatik sığınmaya izin vermeyebilir

Uygulamada sığınma olayı fiilen 2 şekilde işlenir;

 A) Ülkesel sığınma
 B) Diplomatik sığınma

Bununla birlikte  bir devletin başka bir ülkedeki diplomasi temsilciliğine sığınan bir kişiyi, ilke olarak ülke devletine teslim etme yükümlülüğü de yoktur

Sığınmacı Statüsü ve Öteki sığınma arayanların hukuksal durumu

-Eğer anılan devlet bir sığınmacılar andlaşmasına tarafsa, bu andlaşmada öngörülen kurallara  uygun olarak, sığınma arayan yabancıları ülkesine kabul etmek ve onları sığınmacı statüsünü tanımak zorundadır.

Buna karşılık devlet, bir andlaşmayla bağlı değilse, çok çeşitli insancıl nedenlerle ya da siyasal nedenlerle ülkesinde sığınma arayan yabancılara sığınmacı statüsü tanıyıp tanımamakta serbesttir.

Eğer bu devletin ulusal mevzuatı bu tür durumlarda ülkesine kabul ettiği yabancılara sığınmacı statüsü  tanınmasını öngörüyorsa anılan devlet sığınma arayanlara sığınmacı statüsünün verecektir.

Yer değiştirmiş kişiler- sığınmacılar farkı

1977 yılından bu yana BM genel kurulunda sığınmacılar yüksek komiserliğinin faaliyetlerine ilişkin olarak " sığınmacılar ve yer değiştirmiş kişiler" söz edilmeye başlanmıştır.

TANIM; Hukuksal açından sığınmacı statüsü kazanmayan ancak başka devletler ülkelerinde sığınma arayan yabancı kişilerin "yer değiştirmiş kişiler" olarak adlandırılması giderek yerleşmesine rağmen bir devletin ülkesi içinde de çeşitli nedenlerle topluca yer değiştirmek zorunda kalan kişilerin de bu adla belirtilmesi üzerine birtakım kavram ve terim karışıklıkları ortaya çıkmıştır. Bu nedenle, aynı devlet içinde topluca nüfus hareketlerine konu olan kişilere " ülke içinde yer değiştirmiş kişiler" denmiş, "yer değiştirmiş kişiler" deyimini uluslararası sığınma olayları için ayırma yoluna gidilmiştir.


-Genellikle sığınma statüsü kazanan kişilere "mülteci" kazanmayanlara ise "sığınmacı" deyimlerinin kullanıldığı görülmektedir. Oysa sığınmacı ve mülteci kelimelerinin arasında hiçbir fark yoktur.

Mülteci yeni dilde sığınmacı olarak anıldığı için bir karmaşıklık ortaya çıkmıştır.

Geri verme sorunu:

Kural olarak sığınma arayan kişiye sığınma hakkı verildikten sonra sığınma hakkı tanınan kişi geri verilmez. Ancak ulusal güvenlik ya da kamu düzeni nedenleri ile bir devletin ülkesine sığınan kişileri sınır dışı etme yetkisi saklı tutulabilmektedir.

Türkiye anılan sözleşme ve protokole taraf olup (1951 sözleşmesi) bir çekince ile yalnızca Avrupa'daki  olaylara bağlı olarak sığınma hakkı ve statüsü tanımak yükümü altında bulunmaktadır.


1951 SÖZLEŞMESİNDEN YARARLANAMAYAN KİŞİLER

-savaş suçlusu olanlar
-sığınma olayından önce kaçılan ülke dışında ağır bir suç işleyen kişiler
-BM amaç ve ilkelerine aykırı fiillerden suçlu bulunduğu konusunda aleyhlerine ciddi kanıtları var olan kişiler:
1951 sözleşmesinin hükümlerinden yararlanamazlar

SIĞINMACI STATÜSÜNÜ KAZANLARA TANINAN HAKLAR

Yurttaşlarla eşit olan hakları;

- Dinsel ibadet ve çocuklarının dinsel eğitimi
-düşünsel ve endüstriyel mülkiyet
-Yargı organları önünde taraf bulunma
-İlköğretimden yararlanma
-Sosyal yardımlar

En az öteki yabancılar kadar olan hakları:

-Meslek sahibi olma
-Mesken
-Orta ve yüksek öğretimden yararlanma
-Gezi serbestliği
-Mali yükümlülükler
-Taşınır ve taşınmaz mülkiyeti



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bize Yazın

Ad

E-posta *

Mesaj *