zamanaşımı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
zamanaşımı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Aralık 2016 Çarşamba

BORÇLAR HUKUKU AYIPTAN SORUMLULUK

                       SATICININ AYIPTAN SORUMLULUĞU





GENEL OLARAK

Satıcının alıcıya karşı satılanda bildirdiği nitelikler ile satılanın kullanım amacı bakımından değerini veya ondan beklenen faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan niteliklerin bulunmamasından doğan sorumluluğuna, ayıptan sorumluluk denir.

TBK 219'a göre ; "Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur. 

Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur."


Satıcı bu ayıpları bilmese bile onlardan sorumludur. Ayıptan sorumluluğun doğması için satıcının kusurlu olması şart değildir.
Ayıptan sorumluluk ilke olarak maddi mal (şey) satışlarında söz konusu olur hak satışlarında söz konusu olmaz. Bu nedenle alacağın devrinde (alacak satışlarında) ayıptan sorumluluğu ilişkin TBK 219 vd hükümleri değil alacak satışındaki ayıptan sorumluluğa ilişkin TBK 191-193 hükümleri uygulanır.

AYIPTAN SORUMLULUĞUN ŞARTLARI


1)Maddi şartlar

A)Satılan şey ayıplı olmalıdır.

Satılan şeyde satıcının bildirdiği bir nitelikte dürüstlük kuralına göre satılanda bulunması gereken bir niteliğin mevcut olmamasına "ayıp" denir.

Ayıp objektif nitelikte olabileceği gibi subjektif nitelikte de olabilir. Ayıp satılan şeyin ilke olarak niceliği (kantitesi) ile değil, niteliği (kalitesi) ile ilgili bir kavramdır. ancak nicelik, şeyin niteliğine etkide bulunuyorsa bu nicelikteki eksiklik de ayıp sayılır. Mesela el dokuması halılarda düğüm sayısı (nicelik) halının niteliğini etkileyen bir niceliktir.

Tüketicinin korunması hakkında Kanunun 8. maddesi ayıplı malı şöyle tanımlamıştır:

TKHK m 8 ; "(1) Ayıplı mal, tüketiciye teslimi anında, taraflarca kararlaştırılmış olan örnek ya da modele uygun olmaması ya da objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan maldır.
(2) Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda, internet portalında ya da reklam ve ilanlarında yer alan özelliklerinden bir veya birden fazlasını taşımayan; satıcı tarafından bildirilen veya teknik düzenlemesinde tespit edilen niteliğe aykırı olan; muadili olan malların kullanım amacını karşılamayan, tüketicinin makul olarak beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar da ayıplı olarak kabul edilir.

AYIP TÜRLERİ;


Aslen ekonomik ayıp, maddi ayıp, ve hukuki ayıp olmak üzere 3'e ayrılır.
Borçlar Kanunu, ile TKHK'ndaki düzenlemeye göre ayıp ayrıca: bildiren nitelikteki ayıp. ve bulunması gereken nitelikteki ayıp olmak üzere ikiye ayrılır. Ayıp başka açıdan da açık ayıp ve gizli ayıp ve gizlenmiş ayıp olmak üzere 3 e ayrılır.

-Ekonomik Ayıp                  -Bildirilen Nitelikteki ayıp                         -Açık Ayıp
-Maddi Ayıp                        -Bulunması gereken nitelikteki ayıp           -Gizli Ayıp
-Hukuki Ayıp                                                                                           -Gizlenmiş Ayıp

B)Alıcı bu ayıbı bilmemelidir.

Alıcı sözleşmenin kurulduğu sırada ayıbı biliyor veya gerekli özeni göstermiş olsaydı bilecek durumda bulunuyorsa ise satıcı ayıptan sorumlu olmaz.

MADDE 222- Satıcı, satış sözleşmesinin kurulduğu sırada alıcı tarafından bilinen ayıplardan sorumlu değildir. 
Satıcı, alıcının satılanı yeterince gözden geçirmekle görebileceği ayıplardan da, ancak böyle bir ayıbın bulunmadığını ayrıca üstlenmişse sorumlu olur. 

C) Alıcı ayıplı malı kabul etmemiş olmalıdır.

Alıcı satılan şeyi ayıplarıyla birlikte kabul ederse ayıptan doğan haklarını kaybeder

D) Ayıp, hasarın alıcıya geçmesinden önce mevcut olmalıdır.

Satılandaki ayıp hasarın alıcıya geçmesinden önce ya da en geç hasarın geçtiği anda mevcut olmalıdır. Hasarın geçmesinden sonraki ayıplar özel olarak üstlenilmiş veya kasten gizlenmiş olanlar hariç alıcıya aittir


2)AYIPTAN SORUMLULUĞUN ŞEKLİ ŞARTLARI

Satıcının ayıptan sorumlu olması için maddi şartların yanında şekli şartların da gerçekleşmiş olması gerekir. Şekli şartlar, maddi şartların gerçekleşmesi halinde alıcının ayıptan doğan hakları kullanabilmesi için yerine getirmesi gereken şartlarıdır.


aa) Satılanı gözden geçirme

MADDE 223- Alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır. 

Tacir olmayan alıcılar özellikle tüketiciler belirli bir deneyim birikim ve uzmanlığa sahip olmadıkları için gözden geçirmede bunlardan istenecek-beklenecek özen derecesi daha hafif değerlendirilmelidir.

Tacir alıcılar belirli bir deneyim birikim ve uzmanlığa sahip olup iş ve faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmek zorunda oldukları için daha titiz davranmak zorundadırlar.

bb) Ayıbı bildirme

Ayıp bildirimi hukuki bir işlem ya da irade beyanı değil, tek taraflı olarak satıcı veya vekiline yöneltilmesi ve varması gereken bir bilgi ya da düşünce açıklamasıdır.

Alıcı yaptığı ayıp bildiriminde şeydeki ayıpları açık bir biçimde tanımlayıp belirtmeli ve satılan malı kabul etmeme iradesini satıcıya kesin bir ifadeyle belirtmelidir.

Ayıbı bildirim geçerliliği hiçbir şekle tabi değildir. Ancak ispat aracı yönünden taahhütlü bir mektup veya noter kanalıyla ya da güvenilir elektronik imza kullanarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılması tavsiye edilir.
Bildirimin süresi satışın çeşidine göre değişir. Ticari olmayan satışlarda bildirim süresi TBK m223 te düzenlenmiştir. Buna göre alıcı satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse bunu uygun süre içinde ona bildirmek zorundadır. Uygun süre deyimi alıcının bulduğu (gördüğü) ayıbı satıcıya düzenli ve makul bir şekilde bildirmek için gerekli zamanı ifade eder. Alıcı bunu ihmal ettiği takdirde bunu kabul etmiş sayılır. Olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayan bir ayıp özellikle gizli ayıp sonradan ortaya çıkarsa alıcı ayıbı satıcıya hemen bildirmek zorundadır.


TBK m 224 hayvan satışlarında bildirim süresini hayvanın teslim alındığı veya almada temerrüt edildiği tarihten itibaren 9 gün olarak belirlemiştir.

MADDE 224- Hayvan satışında satıcının sorumlu olacağı süre yazılı olarak belirlenmemiş ve ayıp da hayvanın gebeliğine ilişkin değilse satıcı, ancak ayıbın devrin yapıldığı veya alıcının devralmada temerrüdünün gerçekleştiği günden başlayarak dokuz gün içinde kendisine bildirilmesi ve ayrıca, hayvanın bilirkişilerce gözden geçirilmesinin aynı süre içinde yetkili makamdan istenmesi hâlinde sorumlu olur.



TTK M23/1-C ticari satışlarda malın teslimi sırasında belli olan açık ayıplar için alıcıya iki günlük bildirim süresi tanımıştır. Buna karşılık açık olmayan ayıplarda bildirim süresi malın tesliminden itibaren 8 gündür.



E) ZAMAN AŞIMI SÜRESİNE UYMA YÜKÜ:

TBK 231 e göre satıcı daha uzun bir süre için üstlenmiş olmadıkça, satılanın ayıbından doğan sorumluluğa ilişkin her türlü dava hakkı, satılandaki ayıp daha sonra meydana çıksa bile satılanın alıcıya devrinden itibaren iki yıl geçmekle zaman aşımına uğrar. 2 yıllık süre yalnız taşınır satışlarında geçerli olup taşınmaz satışlarında bu süre 5 yıldır. Ayrıca 2 yıllık süre hem ticari hem de ticari olmayan (adi) satışlarında uygulanır.

İster ayıp açık olsun ister gizli 2 yıllık süre ayıbın görülmesiyle değil malın alıcıya devriyle başlar.

TBK 231 de öngörülen süreler hak düşürücü süreler değil gerçek anlamda zaman aşımı süreleridir.



ALICI LEHİNE AYIPTAN DOĞAN HAKLAR: SEÇİMLİK HAKLAR:

Ayıptan sorumluluğun şartları (maddi şartlar, şekli şartlar) gerçekleştiği takdirde TBK 227 kısmen, sınırlı da olsa alıcıya 4 türlü seçimlik hak tanımıştır bunlar:

-Sözleşmeden Dönme
-Ayıp oranında satış bedelinden indirim talep edilmesi
-Satılanın ücretsiz olarak onarılması
-Satılan şeyin ayıpsız benzeri ile değiştirilmesi


Yukarıda belirtildiği gibi Kanunda alıcıya tanınmış olan seçimlik hakların kullanılması mutlak olmayıp bazı sınırlamalara tabi tutulmuştur bunlar:

1/a) Her şeyden önce, TBK m227/3 e göre satıcı, alıcıya aynı malın ayıpsız bir benzerini hemen vererek ve uğradığı zararın tamamını gidererek seçimlik haklarını kullanmasını önleyebilir.

1/b) Ayrıca durum alıcının sözleşmeden dönme hakkını kullanmasını haklı göstermiyorsa satıcının talebi üzerine hakim, satılanın onarılmasına veya satış bedelinin indirilmesine karar verebilir.

1/c) Aynı şekilde TBK 228/2 ye göre satılan alıcıya yükletilebilen bir sebep yüzünden yok olmuş başkasına devredilmiş veya şekli değiştirilmiş ise dönme hakkını kullanamaz.

1/d) Alıcı, ayıpla malı bilerek kullanmış veya tüketmiş ise ayıptan feragat etmiş sayılacağından bu halde de sözleşmeden dönemez.

1/e)Nihayet, birden çok maldan veya birden çok parçadan oluşan bir mal birlikte satılmış olup da bunlardan bazılarının ayıplı çıkması halinde dönme, sözleşmenin tümü için değil ilke olarak yalnız ayıplı mal veya parçalar hakkında söz konusu olur

1/f) Satılanın değerindeki eksiklik satış bedeline çok yakınsa, alıcı ya sözleşmeden döner ya da ayıpsız bir benzeriyle değiştirilmesini ister.

SEÇİMLİK HAKLAR

1) Sözleşmeden Dönme

TBK 227/1 e göre alıcıya tanınmış olan seçimlik haklardan biri satılanı geri vererek sözleşmeden dönme hakkıdır.
 
Alıcı dönme hakkını dava açmadan tek taraflı irade beyanı ile  kullanır. Sözleşmeden dönme taraflar arasında bir tasfiye ve geri verme ilişkisi kurar. Dolayısıyla taraflar birbirlerinden daha önce almış olduklarını geri vermekle yükümlüdürler.

1/A) ALICININ BORÇLARI

1/aa) Alıcının satılanı geri verme borcu
1/bb) Alıcının elde ettiği yararları geri verme borcu
 

1/B) SATICININ BORÇLARI

1/aa) Satıcının satış bedelini faizi ile birlikte geri verme. yargılama giderlerini ödeme ve zararları giderme borcu

2) Ayıp Oranında Satış Bedelinden İndirim İsteme Hakkı

Alıcının satış bedelinden indirim isteyen tek taraflı irade beyanı satıcının hakimiyet alanına ulaştığı anda hüküm ve sonuçlarını kendiliğinden doğurur. Bunu satıcının kabul etmesine gerek yoktur.

Satış bedelinde yapılacak indirim hakkında üç hesaplama yöntemi vardır. Bunlar. mutlak yöntem. tazminat yöntemi ve nispi yöntemdir.

3) Satılanın ayıpsız benzeri ile değiştirilmesini isteme hakkı

TBK 227/1-4 e göre imkan varsa alıcı dönme veya indirim hakkını kullanacak yerde satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini satıcıdan isteyebilir. Bu hak daha çok çeşit özellikle de misli şey satışlarında söz konusu olur.

Buna karşılık parça satışlarında satılan mal belirli olduğu  ve bir benzeri de bulunmadığı için bu hüküm uygulanamaz.

4) Satılanın ücretsiz olarak onarılmasını isteme hakkı

Alıcı bütün giderleri satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz olarak onarılmasını isteme hakkına sahiptir. Ancak bunun içinde yapılacak giderin aşırı olmaması gerekmektedir.

TKHK'da da ücretsiz onarım isteme hakkı 11/2 de bahsedilmiştir.


AYIPTAN SORUMLULUĞU KISITLAYAN VEYA KALDIRAN ANLAŞMALAR

Ayıptan sorumluluğu düzenleyen hükümler düzenleyici hükümlerdir. Taraflar aralarında yapacakları bir sorumsuzluk anlaşmasıyla bu hükümlerin aksini kararlaştırabilirler bu bağlamda sorumluluğu arttırabilecekleri gibi ortadan kaldırabilir ya da hafifletebilirler.

Dolayısıyla satıcı veya alıcının kendi iş yerlerine astıkları tek taraflı bir sorumsuzluk anlaşması yeterli değildir.

Satıcı ağır kusurlu olduğu takdirde, sorumsuzluk anlaşması geçersizdir. TBK 221 bunu açık olarak hükme bağlamıştır.

MADDE 221- Satıcı satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu ise, ayıptan sorumluluğunu kaldıran veya sınırlayan her anlaşma kesin olarak hükümsüzdür. 

Ağır kusur halinde 10 yıllık zaman aşımı süresi uygulanır.

25 Aralık 2014 Perşembe

BORÇLAR KANUNU ZAMAN AŞIMI

                                         ZAMAN AŞIMI

Bazı hallerde bir hak bir süreye bağlı olarak mevcuttur. Sürenin bitiminde hak sona erer. Bu hallerde süreye bağlı hak söz konusu olur. Bazı hallerde de hakkın sona ermesi sadece zamanın geçmesinden değil, belirlenen süre içinde hak sahibinin hareketsiz kalması yüzündendir. Bu halde hak düşürücü süreden bahsedilir.
Hâkim hak düşürücü süreyi kendiliğinden göz önüne alabildiği halde, zamanaşımını kendiliğinden göz önüne alamaz. Zamanaşımı süresinin işlemesinin durması veya kesilmesinin mümkün olduğu hallerde hak düşürücü sürenin işlemesi durmaz veya kesilmez. Sözleşme zamanaşımına uğramaz, bu sözleşmeden doğan borçlar için zamanaşımı söz konusu olabilir.
Zamanaşımının Dayandığı Esas
Zamanaşımına dayanmaktan önceden feragat olunamaz, zamanaşımı süreleri değiştirilemez. Zamanaşımının ileri sürülmesini güçleştiren, örneğin zamanaşımını kesen veya durduran yeni sebepler kabul eden sözleşmeler de kanunun ruhuna aykırı oldukları için hükümsüzdür. Borçlar kanunu bu sürelerin değiştirilemeyeceğini 3. bölümünün ikinci ayrımında belirtilen süreler için kabul etmektedir. Zamanaşımı sürelerinin değiştirilebildiği hallerde ise, kararlaştırılan sürenin TBK m. 146’daki 10 yıllık süreyi aşmaması gerekir.
Zamanaşımı borcu sona erdirmez, borçluya bir def’i imkânı sağlar. Bu def’i ileri sürülmedikçe hâkim zamanaşımını kendiliğinden göz önüne alamaz, hatta borçluya hatırlatamaz. Borçlunun zamanaşımına uğramış borcu yine de ifa etmesi, geçerli bir borcun ifası olacağından, bir bağış sayılamayacağı gibi, alacaklı için sebepsiz zenginleşmeye yol açan bir borç olmayan şeyin ifası da değildir.
Zamanaşımının Şartları
1. Alacağın Zamanaşımına Tabi Olması
Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça her alacak 10 yıllık zamanaşımına tabidir. Bununla birlikte, aynı borç ilişkisinden doğmuş alacaklar farklı zamanaşımına tabi olabilir

2. Zamanaşımı Süresinin Geçmesi
Alacağın tabi olduğu zamanaşımı süresini; bu sürenin başlangıç tarihini ve sürenin nasıl hesaplanacağını; zamanaşımını durduran veya kesen bir sebep bulunup bulunmadığını tespit etmek gerekir. Bir sözleşmedeki her alacağın ayrı ayrı göz önüne alınması gerekir.
a. Zamanaşımı Süreleri

*Normal zamanaşımı süresi 10 yıldır. Kanunda başka bir süre belirtilmiş olmadıkça her alacak bu süreye tabidir. 10 yıldan uzun zamanaşımı süreleri de mevcuttur: taşınmaz yapının ayıplı olmasında satıcının ağır kusuru varsa mülkiyetin geçmesinden itibaren 20 yıllık zamanaşımı ve gene taşınmaz yapının inşasında yüklenicinin ağır kusuru varsa teslimden itibaren yine 20 yıllık zamanaşımı ve ceza zamanaşımınınzamanaşımı haksız fiilden doğan zararı tazmin davasında söz konusu olur.
**TBK m. 147’ye göre 5 yıllık zamanaşımına tabi olacaklar şunlardır:
·         Kira bedelleri, anapara faizleri ve ücret gibi diğer dönemsel edimler
·         Şayet kira bedeli devri olarak değil de toptan ödenecekse veya faizler ana paraya eklenerek ödenecekse, bu alacaklar normal zamanaşımına tabi olurlar.
·         Otel, motel, pansiyon ve tatil köyü gibi yerlerdeki konaklama bedelleri ile lokanta ve benzeri yerlerdeki yeme içme bedelleri
·         Küçük sanat işlerinden ve küçük çapta perakende satışlardan doğan alacaklar
·         Bir ortaklıkta, ortaklık sözleşmesinden doğan ve ortakların birbirleri veya kendileri ile ortaklık arasındaki; bir ortaklığın müdürleri, temsilcileri, denetçileri ile ortaklık veya ortaklar arasındaki alacaklar
·         Vekalet, komisyon ve acentelik sözleşmelerinden, ticari simsarlık ücreti alacağı dışında, simsarlık sözleşmesinden doğan alacaklar
·         Yüklenicinin yükümlülüklerini ağır kusuruyla hiç ya da gereği gibi ifa etmemesi dışında, eser sözleşmesinden doğan haklar
b. Sürenin Başlangıcı ve Hesabı
Zamanaşımı süresi, alacağın muaccel olduğu zamandan itibaren işlemeye başlar. İade borçları, ancak saklama veya vekalet sözleşmesi sona erince doğar. Geciktirici koşula bağlı alacaklarda, alacak koşulun gerçekleşmesi ile doğar ve zamanaşımı bu tarihten itibaren işler. Borca aykırılık halinde tazminat alacağının zamanaşımı, bu alacağın doğduğu andan itibaren işlemeye başlar.
Rücu istemi, tazminatın tamamının ödendiği ve birlikte sorumlu kişinin öğrenildiği tarihten başlayarak 2 yılın, her halde tazminatın tamamının ödendiği tarihten başlayarak 10 yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.
Zamanaşımının işlemeye başlaması için alacaklının alacağının muaccel olduğunu hatta alacağı bulunduğunu bilmesi gerekli değildir. Fakat haksız fiilden doğan tazminat alacağında ve sebepsiz zenginleşmede iade talebinde 2 yıllık zamanaşımının işlemeye başlaması için alacaklının bazı hususları bilmesi aranmıştır. Zamanaşımı hesaplanırken, zamanaşımının başladığı gün hesaba katılmaz. Zamanaşımı ancak sürenin son gününün geçmesi ile tamamlanmış olur. Eğer zamanaşımı süresinin son günü kanunlarda tatil olarak kabul edilen bir güne rastlarsa, zamanaşımı, tatili takip eden ilk iş günü sonunda tamamlanmış olur.
c. Zamanaşımının Durması
TBK 153’te gösterilen sebeplerden biri, zamanaşımın başlayacağı sırada mevcutsa, zamanaşımı işlemeye başlamaz; zamanaşımı işlerken ortaya çıkarsa zamanaşımı işlemeye devam etmez. Sebep devam ettikçe zamanaşımı işlemez ve sebep ortadan kalkınca, zamanaşımı kaldığı yerden işlemeye başlar. İşlemeye başlama, durdurma sebebinin ortadan kalktığı günün bitmesi ile olur.
Bu durumlar şunlardır:
·         Velayet süresince çocukların ana ve babalarından olan alacakları için
·         Vesayet süresinde, vesayet altında bulunanların vasiden veya vesayet işlemleri sebebiyle devletten olan alacakları için
·         Evlilik devam ettiği sürece eşlerin diğerinden olan alacakları için
·         Hizmet ilişkisi süresince ev hizmetlilerinin onları çalıştıranlardan olan alacakları için: Fiili hizmet ilişkisi yeterlidir. Hükmün uygulanması için alacağın hizmet ilişkisinden doğmuş olması şart değildir. Ev hizmetlisinin, işverene karşı hizmet ilişkisi dışında bir sebeple sahip olduğu alacak bakımından da zamanaşımı ilişki süresince işlemez.
·         Borçlu, alacak üzerinde intifa hakkına sahip olduğu sürece
·         Alacağı Türk mahkemelerinde ileri sürme imkânı bulunmadığı sürece
·         Alacaklı ve borçlu sıfatının aynı kişide birleşmesinde, birleşmenin ileride geçmişe etkili olarak ortadan kalkması durumunda, bu durumun ortaya çıkmasına kadar geçecek sürece
d. Zamanaşımının Kesilmesi
Zamanaşımının kesilmesinden maksat, kanunen belirli bazı olayların gerçekleşmesi üzerine, işlemekte olan zamanaşımının işlemiş kısmının hiçbir etkisinin kalmamasıdır. Zamanaşımını kesen olaydan itibaren yeni bir zamanaşımı süresi işlemeye başlar. Bunlar:
·         Zamanaşımını kesen, borçlunun fiilleri, borçlunun borçlu olduğunu kabullendiğini gösteren irade açıklamalarıdır. Bu hususu kanun, borçlunun borcu ikrar etmesi olarak ifade etmiştir. Örtülü olarak da olabilir, örneğin borçlunun faiz ödemesi, kısmi ifada bulunması, rehin vermesi, kefil göstermesi zamanaşımını keser. Bu fiillerin borçlunun onayı ile üçüncü bir kişi tarafından yapılması da aynı sonucu doğurur. Alacaklıya yöneltilmeyip de bir üçüncü şahsa yapılacak bir beyan, ikrar sayılmaz.
·         Zamanaşımını kesen, alacaklının fiilleri, alacaklının alacağını talep bakımından yaptığı adli işlemlerdir. Alacaklı, alacağı için mahkeme veya hakeme dava veya def’i yolu ile başvurunca, icra takibinde bulununca, iflas masasına başvurunca zamanaşımı kesilir. Ancak usulüne uygun şekilde açılmayan bir dava veya ileri sürülen def’i zamanaşımını kesmez. Bu durumda, zamanaşımının dava sırasında tamamlanması halinde 60 günlük ek süre söz konusu olur. Şayet zamanaşımı, dava veya def’i usul yönünden reddedildikten sonra tamamlanmışsa, alacaklı ek süreden faydalanamaz.
 ·         Zamanaşımını kesen, adli fiiller, bir dava açılması veya def’i kullanılması ile zamanaşımı kesildikten sonra, davanın devamı sırasında iki tarafın yargılamaya ilişkin her işlemi ve hâkimin her emir ve hükmü ile zamanaşımı yeniden kesilmiş olur. Keza icra takibi ile zamanaşımı kesildikten sonra, takibe ilişkin her işlem zamanaşımını yeniden keser.
Zamanaşımı kesildikten sonra işleyecek yeni süre, kural olarak eski sürenin aynıdır. Ancak borçlunun borcunu bir senette ikrar etmesi veya alacağın bir hükümle sabit olması hallerinde, zamanaşımını kesen bu ikrar veya hükümden itibaren işleyecek yeni süre daima 10 yıldır.
e. Zamanaşımının Kesilmesinin Borçludan Başka Kişilere Etkisi
Kural olarak zamanaşımının kesilmesi ancak borcunu ikrar eden veya adli işleme muhatap olan borçluya karşı hüküm ifade eder. Fakat TBK m. 155 bu prensibe üç bakımdan istisna koymuştur:
·         Bir müteselsil borçluya karşı kesilen zamanaşımı diğerlerine karşı da kesilmiş olur
·         Bölünemeyen bir borcun birlikte borçlularından birine karşı kesilen zamanaşımı diğerlerine karşı da kesilmiş olur
·         Asıl borçluya karşı kesilen zamanaşımı kefile karşı da kesilmiş olur. Fakat kefile karşı kesilen zamanaşımı asıl borçluya karşı kesilmiş olmaz.
Zamanaşımının Hükümleri
Zamanaşımı, borçluya ifadan kaçınmak hususunda bir def’i hakkı sağlar.
Üçüncü bir kişi zamanaşımına uğramış bir borca kefil olursa, asıl borcun zamanaşımına uğradığını biliyorsa, kendisi bakımından zamanaşımına dayanmaktan feragat etmiş olur. Aslında üçüncü kişi böyle bir davranışla bir kefaletten çok borçlunun borcunu ödeyeceğini taahhüt etmektedir. Şayet üçüncü kişi kefil olurken asıl borcun zamanaşımına uğradığını bilmiyorsa, borcu ödemesi istenince zamanaşımı def’ini öne sürebilir.
İki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde, bir tarafın alacağı zamanaşımına uğramış olsa dahi, o kimse bu alacağa dayanarak ödemezlik def’ini ileri sürebilir. Alacak zamanaşımına uğrasa bile, bu alacağı teminat altına alan taşınır rehni devam eder ve alacaklı cebri icra yolu ile rehni paraya çevirebilir.
Alacak zamanaşımına uğramış olsa bile, takas hakkının doğduğu anda henüz zamanaşımı tamamlanmış değil idiyse, takas yolu ile elde edilebilir.
Def’i hakkını kullanmak borçlunun arzusuna kalmıştır. Hâkim zamanaşımını kendiliğinden göz önüne alamaz. Borçlu, zamanaşımından feragat etme hakkına sahiptir. Zamanaşımı def’ini kullanmaktan feragat, borçlunun ikrarı ile zamanaşımının kesilmesinden farklı olarak sadece feragatte bulunan borçlu bakımından hüküm ifade eder. Borçlunun feragat hakkını kullanabilmesi için, fiil ehliyeti ve tasarruf ehliyetinin bulunması aranır.
Ömür boyu gelir ve benzeri dönemsel edimlerde, alacağın tamamı için zamanaşımı, ifa edilmemiş ilk dönemsel edimin muaccel olduğu günde işlemeye başlar. Alacağın tamamı zamanaşımına uğramışsa, ifa edilmemiş dönemsel edimler de zamanaşımına uğramış olur.
Zamanaşımı Def’ini İleri Sürme Hakkının Kötüye Kullanılması
Alacaklının dava açmasına engel olmak için onu oyalayacak hareketlerde bulunmak suretiyle zamanaşımı süresine geçirten borçlu; karşılıklı ifa veya iade ilişkilerinde karşı taraftan ifa veya iade isteyenin kendi borcunun zamanaşımına uğradığı savunması ile kendi edimini ifa veya iadeden kurtulmak istemesi durumları zamanaşımı def’ini kullanma hakkının kötüye kullanımına örnek teşkil eder. Böyle durumlarda zamanaşımı def’i göz önüne alınmaz.







Bize Yazın

Ad

E-posta *

Mesaj *